Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
O sadece duruşu, oyunculuğu veya içinde bulunduğu sosyal sorumluluk projeleriyle değil; spor sevgisi ve disipliniyle de bir ilham kaynağı. Kerem Bürsin ile spor tutkusunu ve ve kariyerini konuşmak için buluştuk.
O sadece duruşu, oyunculuğu veya içinde bulunduğu sosyal sorumluluk projeleriyle değil; spor sevgisi ve disipliniyle de bir ilham kaynağı. Kerem Bürsin ile spor tutkusunu ve ve kariyerini konuşmak için buluştuk.
Kerem Bürsin’i tanıyan herkesin onunla ilgili en iyi bildiği şeylerden biri, spora olan yeteneği ve tutkusu. Hayatın her alanında tutkularının peşinde olanlardan o. “Beni heyecanlandıran şey tutku oluyor genelde” diyor. Bu tutkuyu nerede ve nasıl bulacağı ise pek belli olmuyor. Kimi zaman iyi olduğuna inandığı bir hikayenin, kimi zaman da adrenalinin tavan yaptığı bir antrenmanın tutkuyla peşinden koşuyor.
Birçoğumuz için iyi görünmenin, sağlıklı olmanın bir ön koşulu olan spor, Bürsin için bedenine iyi bakma, sağlıklı olma ya da iyi görünme isteğinden çok daha fazlası. Hayaller kurduğu, aklındaki soruları çözmek için kendiyle baş başa kalabildiği, zihnine ve tam anlamıyla kendine zaman ayırdığı özel bir terapi seansı gibi kurguluyor antrenmanlarını. Hal böyle olunca spor da onun için vazgeçilemez, temel bir ihtiyaç oluyor.
Zorlanan sınırlar, yükselen nabız, vücudu saran serotonin… Tüm bunlar her antrenmanda yepyeni bir Kerem’le karşılaştırıyor onu. “Hayatta elbette zor günlerimiz oluyor ama bir antrenmanla kendime zaman ayırabildiğimde şunu hatırlatıyorum: "Tamam, geçecek. Nasıl antrenmanla ilerleme kaydediyorsan, hayatta da aynı şekilde ilerleyeceksin’” diyerek mottosunu anlatınca içinizde bir sonraki antrenmana başlamanıza engel olan üşengeçlik, yerini heves ve heyecana bırakıyor. Bürsin bir kere daha ilham vermeyi başarıyor kısacası…
Şu sıralar Under Armour ile birlikte çekecekleri reklam filminin heyecanını yaşıyor, tabii sıkı antrenmanlarını aksatmadan. Dürüst, eğlenceli ve her şeyden önemlisi samimi… Kerem Bürsin’le spor tutkusunu, yeni projelerini ve daha fazlasını konuşmak için bir aradayız.
Günleriniz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz bu günlerde?
Daha sakin, kendi içime döndüğüm bir dönemdeyim. Kendimi spora verdim açıkçası bu dönem. Yoğun bir çalışma temposu içindeyken, hele de bir dizide yer alıyorken sağlıklı ve doğal bir spor rutinine girmek biraz zor olabiliyordu. Ben de yoğun bir dönemden çıktım ve sıkı bir spor düzenini çok özlemiştim. Şu an günlerim antrenmanlar çerçevesinde dönüyor. Bir yandan da toplantılara ve görüşmelere devam ediyoruz.
Geçen sene Twitter’da size “Moraliniz bozulduğunda motive olabilmek için ne yapıyorsunuz?” diye soran bir takipçinizi “Spor yaparım veya ailemle konuşurum” diye yanıtlamışsınız. Sporun hayatınızda büyük bir öneme sahip olduğunu biliyoruz. Sizden dinleyebilir miyiz?
Spor; zihnime, vücuduma, kısacası kendime ayırdığım bir zaman dilimi. Nasıl sevdiklerimize, işimize veya bazen istemediğimiz şeylere zaman ayırıyorsak, spor da kendime ayırdığım “benim” zamanım, benim için çok önemli. Çünkü spor yaparken düşünüyorum, hayaller kuruyorum, kafama bir şey takıldıysa onu çözmeye çalışıyorum. Kendi kendime terapi yapabildiğim, çok değerli ve önemli bir zaman dilimi oluyor. Bu yönüyle spor benim için bir ihtiyaç diyebilirim.
Spora ilginiz çocukluktan mı geliyor? Gözlerinizi kapattığınızda hatırladığınız ilk spor hatıranızı merak ediyoruz.
Hareketli bir çocuktum ama o zamanlar spor disiplinini çok anlamıyordum. “O çizgiye basma diyorsan, basacağım!” diyenlerdendim biraz. Basketbol çok ilgimi çekmemişti mesela. Sonra beşinci sınıfta yüzmeye başladım. İşte o zaman, bu disiplin ve rutin hoşuma gitti. Bir süre sonra da sporu hayatıma adapte etmeyi başardım.
Yüzme maceranız nasıl devam etti peki?
Yüzmede başarılıydım, 12 sene kadar yüzdüm. Ancak yaptığın en manyak spor neydi derseniz, kesinlikle lakros. Manyak bir spor gerçekten!
Spor rutininiz nasıl, bize biraz antrenman düzeninizden bahseder misiniz?
Dönem dönem değişiyor. Biraz benimle alakalı ama mesela oynadığım karaktere göre de değişiyor. O dönem canlandırdığım karakter spor yapmayan biriyse ben de düzenimi ona göre ayarlamaya çalışıyorum. Zaten yoğun bir tempoda çalışırken spor düzenim biraz aksayabiliyor. Güncel rutinimden bahsedeyim biraz. Şu sıralar günde iki kez antrenman yapıyorum. Sabahları boks, öğlen tüm vücut antrenmanı. Her iki seans da yaklaşık bir buçuk, iki saat sürüyor. Bazen sabahları boks yapıp akşamları koşuyorum. Şu sıralar bir de pilates girdi rutinime ki bence çok çok önemli. Haftanın beş günü bu tempoda antrenman yapmaya çalışıyorum. Elbette bunun yanında fizik tedavi, masaj gibi şeyler de çok önemli bir yer tutuyor.
Kerem Bürsin antrenmanlarda nasıl biri? Kendinizi ve sınırlarınızı zorlamaktan keyif alır mısınız örneğin?
Genelde başkalarıyla antrenman yapmayı çok sevmiyorum. Elbette hocalarım var; Burak Uğur senelerdir beni çalıştırıyor. Boksla alakalı ne biliyorsam, o ve inanılmaz ekibi sayesinde. Onlarla çok sıkı çalışıyoruz. Yasin Akkaya güç ve kondisyonuma bakıyor ve inanılmaz bir boksör olan Berkay Varol ile antrenmanlar yapıyoruz. Onun dışında evim gibi gördüğüm benim için bambaşka bir yeri olan çok yakın dostum Barış Yücealpan’ın salonu da var tabii. Kendimi zorlamaktan çok keyif alıyorum. O nabzın yükselmesi lazım, bayılıyorum buna. O serotonin, o adrenalin bir anda tavan yapıyor, müzik de iyiyse dans da ediyorum aralarda. Modum daha da yükseliyor, kendimi daha iyi hissediyorum ve bu psikolojimi olumlu yönde etkiliyor. Hayatta elbette zor günlerimiz oluyor ama bir antrenmana zaman ayırdığımda kendime şunu hatırlatıyorum: “Tamam, geçecek. Nasıl antrenmanla ilerleme kaydediyorsan, hayatta da aynı şekilde ilerleyeceksin.” Bu nedenle kutsal bir yönü de var antrenmanların benim için.
Geçen günlerde golf oynarken kaydedilen kısa bir video paylaştınız. Sanki sporun tüm dallarında başarılı olabilirsiniz gibi hissediyoruz. “Mutlaka deneyeceğim” ya da “sanırım yapamam” dediğiniz bir branş var mı?
Başarılı olur muyum emin değilim ama golfü sevdim. Gerçekten zevkli bir spor. Hem annem hem babam oynuyor, onlarla da oynayabilmek istiyorum. O yüzden kesinlikle golfü hayatıma dâhil ettim diyebilirim, ilerlemeyi umuyorum. “Yapmam” dediğim bir spor gelmiyor aklıma. Bazıları hayvan avlamayı spor olarak değerlendirse de, ki bence avcılık bir spor değil, onu asla yapmam. Denemek istediğim çok fazla şey var. Tırmanmak bunlardan biri, gerçekten çok seviyorum. Şu an sadece tırmanma duvarlarında yapabiliyorum ama hedefim ileride doğada tırmanmak.
Spor yapmanın yanı sıra önemli yarışları veya heyecanlı maçları seyirci olarak seyretmenin zevki de bir başka. Unutamadığınız, heyecanla izlediğiniz bir maç ya da yarış anınız var mı?
Evet, öyle gerçekten. Anadolu Efes’in bir maçına gitmiştik, Emporio Armani ile oynanıyordu. Maç berabere bitecek ve uzatmalara gidecekti ama son saniyede bir uçtan bir uca atılan şut, sayı oldu. Tüm salon bir anda ayağa kalktı. İnanılmaz bir andı, unutamadığım bir atmosferdi gerçekten. Böyle anlara çok sık rastlayamıyoruz. Bir de futbol izlemeyi çok sevdiğimi söylemem gerek. Oynamaktan çok izlemeyi seviyorum ki genelde tam tersi geçerlidir benim için. Fakat futbolda seyirci olmayı çok seviyorum. 2008 Avrupa Şampiyonası, takımın yaşattığı mutluluk ve gurur olağanüstüydü. Bir seyirci olarak çıldırdığım anlardı, son dakika golleri, heyecan… Amerika’da bir Türk olarak o maçları izlemek de inanılmaz bir deneyimdi.
Sporcular başarılarının yanı sıra duruşları ve karakterleriyle de ilham verici olabiliyor. Size ilham veren sporcular kimler?
Muhammed Ali. Gerçek bir efsane. Bruce Lee, tam bir filozoftu. LeBron James, inanılmaz başarılı. Colin Kaepernick çok başarılı bir sporcu ve aktivist. Amerika’da yaptığı şey olağanüstüydü. Williams kardeşler de aynı şekilde ilham verici.
Antrenmanların beslenme alışkanlıklarınız üzerinde nasıl bir etkisi var? Daima sağlıklı beslenenlerden misiniz yoksa arada kaçamaklar yapar mısınız?
Bence bu kişiye ve hedeflerine göre değişiyor. Ceza ya da ödül kavramı bana çok uygun değil mesela. Aynı şekilde diyet kültürü de bana çok uygun değil. Dediğim gibi dönemsel olarak değişiklik gösteriyor ama yaşım ilerledikçe beslenmeme daha fazla dikkat etmeye çalıştığımı söyleyebilirim. Birtakım şeyleri 3-4 senedir tüketmiyorum mesela. Bazı besinleri de gelecekte hayatımdan çıkaracağımı tahmin ediyorum. Yediklerimiz, bedenimizin yanı sıra psikolojimizi de büyük ölçüde etkiliyor. Özellikle sağlık perspektifinden bakınca daha da dikkatli olmak gerekiyor. Şimdi Under Armour reklam filmine hazırlandığım için kendimi iyi hissetmek istediğim bir dönemdeyim, iyi bakıyorum kendime. Ama mesela cookie çok seviyorum ve yiyorum.
İşin bir de mutfağında, yapımcılık tarafındasınız son dönemlerde. Bize biraz yapımcı Kerem Bürsin’den ve gelecek projelerinizden bahseder misiniz?
Esas işim oyunculuk ve bunu büyük bir tutkuyla yapıyorum. Dolayısıyla oyunculuğa dair her şey beni heyecanlandırıyor. Bir karakteri tanıyıp ona hayat vermek de iyi olduğuna inandığım bir hikayenin yapım aşamasında olmak da benim için çok anlamlı ve motive edici. Bu nedenle burada yapılmamış, yapılmaya cesaret edilemeyecek ya da ticari anlamda çok kazancı olacağı düşünülmeyen şeyleri denemek ilgimi çekiyor. Tabii herkes bir şekilde para kazanmak istiyor ama “riskli” dense de inandığım ve “evet, bu!” diyebileceğim projeler yapmak ve arkalarında durmak isterim. Şu an güzel bir süreçteyiz. Epey bir proje biriktirdik, bir yandan bu projelerin görüşmeleri devam ediyor. Bakalım, heyecanlıyız.
Önümüzdeki günlerde nasıl bir yol izleyeceksiniz, neler olacak gündeminizde?
Burada zaten devam eden görüşmeler var. Bir süre sonra Amerika’ya gideceğim. Pandeminin başından beri gidemedim ve oradaki menajer ekibimle de görüşmelerimiz olacak. Gerçekten inandığım, güzel hikayelerin içinde olmak istiyorum. Bence sektör için de heyecanlı bir dönem, bir sürü yeni platform geliyor. Bir de Under Armour reklam filmimizin çekimleri olacak, onun için de gerçekten çok heyecanlıyım.
Yönetmenliğini Cüneyt Karakuş’un üstlendiği, İrem Helvacıoğlu ile başrolleri paylaştığınız Eflatun filminden de fragman paylaşıldı yakın zamanda. Filmin çeşitli festivallere yolculuk yapması planlanıyor. Canlandırdığınız Oflaz karakterinden ve filmden bahseder misiniz biraz?
Pandemiden önce çektik filmi. Cüneyt çok tatlı ve güzel bir senaryo yazdı, İrem de olağanüstü bir iş çıkarttı. Umarım
seyirciler de aynı şekilde sever. Oflaz, çok istemediği bir hayatın içinde. Kendine bir nefes, bir farklılık ve en çok da kalbini heyecanlandıracak bir şeyler arıyor ama çok da peşine düşmüyor bunların. Sonra bir gün Eflatun çıkıyor karşısına. Eflatun görme engelli bir karakter. Oflaz için de bir keşif oluyor onunla tanışmak. Çok nahif bir yerden anlatılmış, çok güzel bir hikaye gerçekten.
Under Armour işbirliğiniz kapsamında çektiğiniz reklam filmlerinde spor yapmanın sizin için ne anlama geldiğinden bahsederken duyuyoruz sizi. Peki, bize Under Armour’u üç kelimeyle nasıl anlatırdınız?
Kalite, istikrar ve gerçek anlamıyla spor. Üç kelime dediniz ama spor yaparken ya da dışarıda üzerinde olmasından gurur duyduğum bir marka olduğu için gurur da diyeceğim.