Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Güzellik dünyasının en çok konuşulan içeriği kolajen kremleri mercek altına aldık.
Cilt bakım dünyası, her gün yeni vaatlerle karşımıza çıkan sonsuz bir içerik listesiyle büyümeye devam ediyor. Her bir yeni formülasyon, gençliğin anahtarını sunduğunu vaat ediyor. Ancak bazı içerikler, yıllar geçse de popülaritesini yitirmiyor. İşte kolajen de bu efsanevi bileşenlerden biri. Özellikle K-beauty (Kore güzellik) trendleriyle yeniden yükselişe geçen kolajen içerikli kremler, maskeler ve serumlar, sosyal medyada sıkça karşımıza çıkıyor. Ancak şu soru hâlâ geçerliliğini koruyor: Kolajen içeren ürünler gerçekten işe yarıyor mu, yoksa bu sadece iyi pazarlanmış bir güzellik miti mi?
Kolajen, cildin temel yapı taşlarından biridir. Deriye sıkılık, esneklik ve dolgunluk kazandırarak adeta bir iskele görevi görür. Ancak yaş ilerledikçe kolajen üretimi doğal olarak azalır. Bu da zamanla ince çizgilerin belirginleşmesine, cildin elastikiyetini kaybedip sarkmasına ve genel olarak daha donuk bir görünüm kazanmasına neden olur.Kolajen üretiminin 20’li yaşların ortasından itibaren yılda yaklaşık yüzde 1 oranında azaldığını düşünürsek, bu kaybı telafi etme arayışı da kaçınılmaz oluyor.
Kolajen cilt bakımında yeni bir kavram değil. Geçmişte dolgun dudaklar ve pürüzsüz bir cilt vaadiyle kullanılan kolajen enjeksiyonları, alerjik reaksiyonlar ve kısa süreli etkileri nedeniyle zamanla popülaritesini yitirdi. Bugün ise kolajen, yüz kremlerinden maskelere, serumlara kadar pek çok ürünün etiketinde başrolü üstlenmiş durumda. Ancak bu ürünlerin gerçekten kolajen üretimini artırıp artırmadığı büyük bir tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Uzmanlar bu konuda oldukça net: Kolajen kremleri, cildin alt katmanlarına nüfuz ederek doğrudan kolajen üretimini tetiklemez. Bunun temel nedeni, kolajen moleküllerinin yapısal olarak oldukça büyük olmasıdır. Cilt yüzeyine uygulandıklarında, bu büyük moleküller epidermisi geçemez ve dolayısıyla derin katmanlara ulaşamaz. En iyi ihtimalle, bu tür ürünler cilde nem kazandırarak geçici bir dolgunluk ve yumuşaklık hissi yaratabilir.
Yine de bu ürünlerin tamamen işlevsiz olduğunu söylemek doğru olmaz. Özellikle hidrolize kolajen (küçük parçalara ayrılmış kolajen) içeren formüller, daha küçük moleküler yapıları sayesinde cilt yüzeyine daha iyi nüfuz edebilir. Bu da nem kaybını azaltarak cilt bariyerini güçlendirebilir ve daha pürüzsüz bir görünüm sağlayabilir.
Ancak uzun vadede etkili sonuçlar için asıl farkı yaratan içerikler kolajen değil, kolajen üretimini destekleyen aktif bileşenlerdir. Retinoidler, peptitler, C vitamini ve büyüme faktörleri gibi bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış maddeler, cildin doğal kolajen üretimini teşvik etmede çok daha etkilidir. Gerçek anlamda yenileyici bir bakım arayışındaysanız, bu tür içeriklere sahip formülasyonlara yönelmek çok daha doğru bir tercih olacaktır.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Cilt bakım ürünleri arasında kolajen bazlı içeriklere ek olarak, ağız yoluyla alınan kolajen takviyeleri de son dönemde oldukça revaçta. Ancak burada da tartışmalar sürüyor. Bazı uzmanlar, mide asidinde sindirilen bu takviyelerin cilde ulaşmadan etkisiz hale geldiğini savunurken, bazı klinik çalışmalar özellikle Verisol kolajeni gibi özel formların cilt elastikiyetini ve nemini artırabileceğini gösteriyor.
Öte yandan, mikroiğneleme, radyofrekans ve lazer gibi dermatolojik uygulamalar kolajen üretimini tetikleyen en etkili yöntemler arasında yer alıyor. Bu tedaviler, ciltte kontrollü bir yaralanma yaratarak doğal onarım mekanizmalarını devreye sokuyor ve kolajen üretimini artırıyor.
Sonuç olarak kolajen kremleri güçlü birer nemlendirici olabilir, cildi anlık olarak daha dolgun ve sağlıklı gösterebilir. Ancak bu kremleri kullanırken gerçekçi beklentilere sahip olmak gerekiyor. Cildin yapısını kökten değiştirmek ya da sarkmaları geri almak gibi vaatler, ne yazık ki şu anki bilimsel verilerle mümkün değil. Eğer kolajen kremini cilt bariyerini desteklemek, kuruluğu gidermek, makyaj öncesi pürüzsüzlük sağlamak gibi anlık faydalar için tercih ediyorsanız, evet—doğru bir seçim yapmış olabilirsiniz.