Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Teknoloji ve güzellik dünyasının yenilik peşinde koşan beyinleri şu sıralar ultra-kişiselleştirilmiş ürünler üzerinde çalışıyor. Peki, Netflix ile cildiniz arasında nasıl bir bağ olabilir? İşte cevabı.
IMDB Arşivinden/The Skin I Live In
Şöyle bir dünya hayal edin: Yüz kreminiz DNA yapınıza özel tasarlanmış; saç maskeniz geçen hafta balyaj yaptırdığınızın bilincinde; cilt bakımı serumunuz ise sevip sevmedikleriniz hakkında, hatta kahvaltıda ne yediğinize kadar neredeyse sevgilinizden daha çok fikre sahip. Teknoloji ve güzellik dünyasının yenilik peşinde koşan beyinleri, şu sıralar ultra-kişiselleştirilmiş ürünler üzerinde çalışıyor. Üstelik bazıları bu yıl sona ermeden piyasada olacak. Bu yazıda öngörülenlerin dörtte biri bile gerçekleşse, gelecek nesil ruj ve nemlendiriciler görmeye alıştıklarımızdan çok farklı olacak.
Yaprak maskelerin cilde hızla nem verdiği gerçeği tartışılmaz. Ancak yüzünüze tam olarak uymadıklarında içeriğindeki serum gözlerinize kaçabiliyor, maske ağzınızın içine girebiliyor. Ve bunlar haliyle konforu etkiliyor. Neutrogena, şimdilerde üç boyutlu yüz maskeleri üzerinde çalışıyor. Yüzünüzün şekline göre özel üretilecek Neutrogena MaskID, önümüzdeki altı ay içinde raflarda yerini alacak. Johnson & Johnson güzellik ve bakım araçları global araştırma ve geliştirme bölümünün lideri Michael Southall, “iPhone X’i açmak için ekrana bakmanızı yeterli kılan yüz tanıma teknolojisi, yüzünüzü tarayıp 3D modelini çıkaran uygulamamızda da kullanılıyor” diyor. Southall ve ekibi, kişisel maskeler üretmek üzere 3D yapay eklem uzmanlarıyla işbirliği yapmış. Bir diğer heyecan verici noktaysa şu: Maske içeriği de kişiye göre değişecek. “Alın, yanaklar ve göz çevresine farklı içerik maddeleri koyma şansımız var” diye açıklıyor Southall. Neutrogena’nın hali hazırda bir iPhone uygulaması var. 360 Skin Scanner, yüzün farklı bölgelerindeki nem oranını ölçebiliyor, kırışıklıkların derinliği ile gözenek büyüklüklerini belirlemeye yarayan bir görüntüleme teknolojisi içeriyor. Yeni MaskID uygulaması, bu ölçüm değerlerine göre yüzün farklı bölgelerine değişik kombinasyonlarda etken maddeler önerecek. Hiyalüronik asit ve C vitamininin de aralarında bulunduğu beş etken madde, uygulama ile birlikte sunulacak. Southall, “Olasılıklarımız neredeyse sonsuz” diyor.
Opte Precision Skin System, ilk bakışta barkod okuyucusu gibi görünüyor fakat en önemli teknolojik fuarlardan Las Vegas’taki CES konvansiyonunda büyük ilgi çekti. CNET baş editörü Sharon Profis,“Fuardaki en etkileyici buluş buydu” diyor. Elektrikli tıraş bıçağı büyüklüğündeki bu kablosuz alet, mavi ışıkla yüzünüzü tarayarak lekeleri ve sivilceleri belirliyor; her birinin boyutu, rengi ve şekline göre onları kapatacak mükemmel orandaki fondöteni basıyor. Parsiyel bir uygulama bu, tüm cilde fondöten uygulamıyor. Opte, aslında küçük bir 3D yazıcı, mini bir ink-jet yardımıyla saç telinden daha ince damlalar halinde fondöten fışkırtarak kusurları nokta atışıyla kapatıyor. İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi üretim teknolojisi profesörlerinden Phill Dickens, eyeliner gibi keskin hatlı uygulamalar yerine etrafındaki dokuya karışarak kaybolan bir püskürtme tekniğinin daha sağlıklı sonuç verdiğini söylüyor. Zira, yüzümüze tastamam oturacak şekilde makyaj baskısı yapmak neredeyse imkansız. Profis, “CES’te bir meslektaşım üzerinde bu teknolojiyi denediler, sonuç hayret vericiydi” diyor: “Arkadaşımın yüzündeki lekeler tamamen kayboldu, cildi pürüzsüz hale geldi.” Opte’nin Tone Perfecting Serum adını verdiği fondötende, cilde parlaklık verip enflamasyonu önleyecek niacinamide (bir tür B vitamini) bulunuyor. Bu madde zaman içinde güneş lekeleriyle sivilce izlerini yok ediyor. Ürün, açık, orta ve koyu tonlarda sunuluyor.
Bu yılın başında Atolla adlı yeni bir bakım markası sessiz sedasız beta sürümünü piyasaya sundu. Marka, cildinize özgü ihtiyaçları belirleyerek kişiselleştirilmiş serumlar sunmayı, cildinizin zaman içindeki değişimi hakkında öngörülerde bulunarak sivilceleri, kızarıklıkları ve hassasiyeti önlemeyi amaçlıyor. Atolla’nın kurucu ortağı, kitlelere kişiselleştirilmiş ürünler sunma alanında MIT derecesi bulunan (3D yazımında da tecrübeli) Meghan Maupin, “Uygulamamız, Netflix ile benzer bir algoritma kullanıyor” diyor. “Uygulamayı ne kadar sık kullanırsanız, cildiniz hakkında o kadar çok veriye sahip oluyor.” Marka, şimdilik sadece kişiye özel serumlar sunuyor. Cildinizin farklı yerlerine yapıştıracağınız küçük sensörler aracılığıyla yağ, nem ve pH oranları ölçülüyor. Ayrıca cildiniz, hayat tarzınız ve çevrenizle ilgili oldukça detaylı bir anketi yanıtlamanız isteniyor. Markanın diğer ortağı dermatolog Ranella Hirsch, binlerce kombinasyonla kullanılabilecek serum etken maddelerini belirleyen kişi. Her şişe bir aylık bakım sağlıyor, bir ayın sonunda ciltteki değişim gözlenerek yeniden değerlendirme yapılıyor ve yeni ürün hazırlanıyor. Maupin, “Algoritmamız sürekli yenilenerek gelişiyor” diyor. “Basitçe özetlersek, uygulamamızın kullanımı arttıkça, farklı ciltlerin ihtiyaçları konusunda daha geniş bir veri tabanı oluşturabiliyoruz ve öngörülerimizin isabet oranı da artıyor. Nihai amacımız, cildinizi bir yıl sonra geçirebileceği değişimleri tahmin edecek kadar iyi tanımak ve erkenden önlem almanızı sağlamak.”
IMDB Arşivinden/The Skin I Live In
Bir tükürük damlasıyla soyunuza ilişkin bilgilere ulaşılıyorken, cildinizin nasıl yaşlanacağını öngörebilmek de olası. Bu sayede yaşlanmayı geri çevirecek yöntemleri belirlemenin de zor olmadığını söylüyor kozmetik kimyager Ni’Kita Wilson. Yaşlandıkça ya da güneşe maruz kaldıkça, bazı genler aktive olup kolajeni parçalayan enzimlerin salgılanmasına neden olabiliyorlar, bu da sarkma ve kırışıklıklara yol açıyor. Wilson, “Moleküler düzeyde cildin zarar görmeye başladığı tespit edilirse, aşırı çalışan bu genleri baskılayacak reçeteler geliştirilebilir” diyor. Wilson’ın bahsettiği sadece güzellik ürünü içerikleri de değil. “Farmasötik şirketlerin geliştirdiği, aşırı aktif ya da pasif genlerinizi regüle edecek topikal ilaçlar da söz konusu” diye belirtiyor. Pürüzsüz bir cildin sırrı genlerimizde saklı olabilir. HomeDNA ya da SKINTELLI gibi firmalar, var olan içeriklerden ve bakım ürünlerinden DNA testinizin sonuçlarına uygun olanları önermeye başladı bile. Bu firmalar, kolajen kaliteniz ya da hücre yenilenme hızınızı öngörebilecekleri iddiasında. Wilson, “Elbette, bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç var fakat doğru yoldayız” diyor ve ekliyor: “Genetik analizle, ne tip gıdaları tüketmeniz, nelerden uzak durmanız gerektiği de belirlenebilir.”İsrail’de bazı bilim insanları, genetiğin beslenme üzerindeki etkilerini araştıran nutrigenomik alanında çalışmaya başladı, bu alanda beklediğimizden de önce bir devrim yaşanabilir. Sharon Profis, “Anlaşılan o ki, yakın gelecekte, cildimizi genç tutmak için test tüplerine tükürüp duracağız” diyor.
Dermatolog Ellen Marmur,“İçerik maddelerini ısı ve ışıkla aktive edecek teknolojiye artık sahibiz, UV- yoğun ortamlar için bizi güneşten daha etkili koruyacak ürünler geliştirmemiz an meselesi” diyor. Marmur’ın hayalinde, güneş kremlerine dair yaşanan en büyük sorunun çözüldüğü bir dünya var: “İnsanlar güneş kremini tekrar tekrar uygulamayı es geçiyor. Belli saatlerde ya da cildin ihtiyaç durumuna göre yeniden aktive olan içerik maddelerinin keşfi hayat kurtarıcı olabilir.”MMSkincare adlı cilt bakım markası için ısı ve ışıkla tepkimeye giren maddeler üzerinde çalışan Marmur, UV ışınları yoğunlaştığında devreye girerek ciltte meydana gelen hasarı önleyeceği iddia edilen özel bir yosun türünden yararlanıyor. Wilson, “Aktive olan içerikler henüz çok yeni bir kategori” diyor: “Haklarında öğreneceğimiz çok şey var, fakat müthiş potansiyeli olan bir konu bu. Çevresel etkenlerin hızla değiştiği günümüzde bu tip ürünlere daha çok ihtiyaç var. Bundan elli yıl önce çevre kirliliği çok daha azdı, bu yüzden geliştirdiğimiz her ürünün bu değişime uygun olması gerekiyor.”
IMDB Arşivinden/The Skin I Live In
Cilt bakım ürünlerinin sık sık vaat ettiği, cildin parlaklığı, esnekliği, pürüzsüzlüğü gibi faydalar, 2030 yılından önce rakamlarla kanıtlanabilir olacak. Wilson, bugün laboratuvarlarda ve doktor muayenelerinde kullanılan cilt analiz sistemlerinin yakında yaygınlaşarak eczanelerde de bulunabileceğini öngörüyor. “Çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan verileri saptayıp analiz edebilecek bu cihazlar sayesinde, ciltteki yağ ile nem oranı, kırışıklıkların derinliği ve derinin alt katmanlarında pusuya yatmış pigmentler ölçülebilecek.” Bütün bu analizlerin sonucunda, cildinizin ihtiyaç duyduğu ürünler, piyasadaki çeşitli markalardan derlenecek ve birkaç haftalık kullanımın ardından bu rutinin işe yarayıp yaramadığı ölçülecek. Yüzünüze en uygun ve doğru formüller kullanıldığında, üç hafta kadar kısa bir sürede çizgilerin derinliğinde, cildin tonu, dokusu, nem oranı ve parlaklığında olumlu değişimler gözlendiği gerçek. Wilson, “Bu yöntem plasebo etkisini ortadan kaldıracak, ayrıca her ürünün her cilt türüne iyi geldiği gibi yanlış algıları önleyecektir” diyor. “Zira bana çok faydası dokunan bir bakım rutini sizde hiçbir işe yaramayabilir.” Bu denli gelişmiş cihazların piyasaya sürülmesine daha vakit var, fakat en azından Unilever’den Skinsei gibi markalar, detaylı online anketler yardımıyla size yanıtlarınıza uygun ürünler önermeye devam edecekler.
IMDB Arşivinden/The Skin I Live In
Prose and Function, detaylı bir anket vasıtasıyla size özel şampuan, saç kremi ve maskeler üretiyor. Hatta yaşadığınız bölgenin alan kodundan yola çıkarak bulunduğunuz ortamdaki su sertliğini, hava kirliliğini de dikkate alıyor. Elbette bu kadar kişiselleştirilmiş bir ürünün fiyatı da yüksek. Kozmetik kimyager Joe Cincotta,“Formüller, kimyagerler tarafından laboratuvar ortamında tek tek karıştırıldığı için maliyetler yüksek” diye açıklıyor. Prose’un şampuan, saç kremi ve maskeden oluşan seti 550 TL civarında. “Kişiselleştirilmiş ürünler piyasanın hakimiyetini ele geçirdikçe, bütün kozmetik endüstrisi bu yöntemi benimsemek ve uygulamak zorunda kalacak” diyor Cincotta. “Tahminim, evde kullanabileceğiniz bir cihaz yardımıyla saç teli analizi yapabilecek ya da çok detaylı online formlarla saçınıza uygun formülleri belirleyecek algoritmaları harekete geçirebileceksiniz. Sonra, örneğin boş bir şampuan şişesi, otomatik taşıma bandında ilerlerken, içine çeşitli etken maddelerin bulunduğu istasyonlardan 5 mililitre şundan, 2 mililitre bundan şeklinde bir karışım doldurulacak. Şişe isminize özel etiketlenip, üç gün içinde kapınıza getirilecek.” Cincotta, cilt bakım ürünlerinde de benzer gelişmeler yaşanacağını öngörüyor. “Artık koltuğunuzdan kıpırdamadan her şeyi kapınıza getirtebileceksiniz. Üzücü ama gerçek; mağazalar geçmişte kalacak, tüm alışveriş ortamları sanal olacak.”
Makyaj artisti Robin Black, on yıla varmadan ruj ve highlighter gibi ürünlerin evde 3D olarak basılabileceğini düşünüyor ve ekliyor: “Mağazadaki makyaj bölümünde bulunan renk paletine evden erişiminiz olacak.” Phill Dickens da, 3D teknolojisinin gelişip yaygınlaşması nedeniyle makyaj malzemesi yazıcılarının yoğun ve etkili olarak kullanılacağını söylüyor. Kişiselleştirilmiş likit formüller yani fondötenler, basılması daha kolay ürünler; kıvamlı olanlar içinse zamana ihtiyaç var. “Sütten daha kıvamlı materyaller şu anda yazıcıdan geçemiyor, bir çözücü ile karıştırılmaları lazım” diyor Dickens. “Makyajı uyguladıktan sonra sabitlenebilmesi için çözücünün uçmasını beklemek zorundasınız, bu da saatlerce hiç kıpırdamadan durmak demek.” Gösterilecek sabra değebilir; zira bu yöntemle istediğiniz renk, doku ve görünümde, tamamen size özel bir makyaj uygulaması mümkün. Black, evde 3D baskı yöntemiyle kargo ve paketleme aşamaları da kaldırılarak, ambalaj atıklarında ciddi düşüş elde edilebileceğini söylüyor. “İsminizin baş harflerini kazıttığınız havalı makyaj malzemesi kutularını ihtiyaç duydukça yeniden doldurabilir, plastik çöplerinizi minimuma indirebilirsiniz.” Yeni bir makyaj trendini beğenip saniyeler içinde o akıma uygun renkleri basmanız hayal değil. (Muhtemelen bir barkod okuyucusuyla, renklerini yazdırmak için markalara ödeme yapabileceksiniz, mağazadan ruj almaktan farklı olmayacak.) Kendinize özel renk paleti de tasarlayabilirsiniz. “Highlighter paletlerinin çoğunda gümüş, rose altın ya da altın tonları bir arada bulunuyor, hepsini taşıyacak cilt rengini bulmak zor, kendi renklerinizi yaratabilmek bu yüzden harika olurdu” diyor Black ve ekliyor: “Örneğin ben 60’lı yılların mat pastel mavisini çok severim, fakat bu tonu bulmak neredeyse imkansız. Bu yüzden evde 3D baskı teknolojisini en önce satın alacaklardan biriyim. Makyajın geleceğine dair fantezim tam olarak bu.”