Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bir kavanoz hindistancevizi yağı cilt, vücut, saç hatta ağız bakım ihtiyaçlarımızı karşılayabilir mi sahiden? Çeşitli kullanım alanlarıyla popülerleşen ultra pratik doğal bakım içeriğini araştırdık.
Sabah kahvesine bir çay kaşığı eklendiğinde yağ yakımını hızlandırmayı, iştahı dengelemeyi vaat eden, sağlıklı yemek ve tatlı tariflerinde de bu özellikleriyle sıkça karşımıza çıkan hindistancevizi yağı her şeyin doğalına yöneldiğimiz bu dönemde bakım kulvarında da yükselişte. Yaklaşık yüzde doksanı doymuş, yüzde onu doymamış yağlardan oluşan içeriğin alametifarikası, elbette sağlığa katkıda bulunan yağ asidi bileşenleri. Örneğin cildin kendi yağında ve pek çok kozmetik ürünün içeriğinde bulunan laurik asit araştırmalara göre anti-mikrobiyal etkisiyle güçlü bir temizleyici işlevi görüyor; cilt dokusunu yatıştırırken güçlendiriyor. Bir diğer yağ bileşeni linoleik asit ise nemi cilde hapsetmesi, yani suyun ciltten buharlaşmasına engel olmasıyla ünlü. Hindistancevizi yağının şu sıralar, bilhassa Eylül ayında daha da yaygınlaşmasının birincil nedeni bu olsa gerek. Zira bolca partilediğimiz, sık sık duş aldığımız, saatlerce güneşte kaldığımız, deniz tuzundan da nasibimizi aldığımız yaz tatillerinden şehir hayatına kurumuş, yıpranmış ve canlılığını yitirmiş mat bit ciltle dönmek hayli olası. Kullanım alanlarına gelince, hindistancevizi yağını ilk etapta yağ bazlı bir makyaj temizleyici, kuru ciltlere deva bir nemlendirici ve vücut losyonu olarak ritüelinize dahil edebilirsiniz. Örneğin suya dayanıklı, inatçı rimelleri çıkarmak, koyu göz makyajını güzelce temizlemek için minik bir miktar hindistanceviziyle gözlerinizi sıkıca kapatıp kirpiklere ve göz kapaklarına nazikçe masaj yapmanız yeterli. Makyaj uygulamalarının tahribatını minimize etmeyi vaat eden içerik, nemlendirme için de birebir. Nem tutucu özelliğinden yüksek verim sağlamak için duştan hemen sonra veya suyla hafif nemlendirilmiş tene uygulamanız tavsiye olunur. Buzdolabında muhafaza edebileceğiniz, yirmi dört derecenin üzerinde erimeye başlayan içeriği, manikür seansınızın bir parçası haline getirmeniz veya bir kısmını minik bir kaba alarak gün boyu dudak balmı olarak kullanmanız da mümkün.
Ancak tam da burada, hindistancevizi yağının iki farklı türüne dair bir parantez açmakta fayda var. Kozmetik mağazalarından süpermarketlere çeşitli yerlerde satılan ürünün virgin, yani saf veya işlem görmüş rafine versiyonları var zira. Saflaştırılmış yağ, taze ve olgunlaşmış hindistancevizi meyvesinin etli kısımlarının ve çekirdeklerinin sıkılmasıyla elde ediliyor. Rafine ürünlerse meyvenin kuru halinin beyazlatma ve koku ekleme gibi işlemlerden geçtiği anlamına geliyor. Dolayısıyla bu doğal içeriğin tüm artılarından faydalanmak için natürel, yani virgin halini tercih etmek dikkat etmeniz gereken ilk unsur.
Neden mi? “Bilimsel araştırmalar saflaştırılmış hindistancevizi yağının yaraları iyileştirmeyi hızlandırdığını ve ciltte su kaybına neden olan atopik egzama rahatsızlığı tedavisinde de etkili olduğunu gösteriyor” diyor Doçent Dr. Ezgi Özkur. İstanbul merkezli dermatolog, Vogue Türkiye’ye verdiği röportajda şöyle devam ediyor sözlerine: “İşlenmemiş hindistancevizi yağının bileşenleri ve antioksidan özellikleri üzerine yapılan bir diğer araştırma, içeriğin yara iyileşmelerini hızlandırdığını, bir nevi anti-enflamatuar, yani yatıştırıcı işlevi gördüğünü kanıtlar nitelikte. Üstelik bazı araştırmalarda yağın içeriğindeki laurik asidin anti-bakteriyel ve anti-fungal (mantar karşıtı) özellikleri de tasdiklenmiş.” Her derde deva dedikleri bu olsa gerek…
Peki, her cilt tipinin başvurabileceği bir içerik mi bu? “Komedojenik yapıda, yani gözenek tıkama etkisi olduğundan akne ve sivilceye meyilli ciltlerde yüze uygulanmasını önermiyorum; çünkü bazı yağlar akne oluşumunu artırabiliyor” diyor Doçent Dr. Özkur. Ve mühim bir uyarıda daha bulunuyor: “Fındık ve kabuklu ürünlere alerjisi olan bireylerde çapraz alerjik reaksiyona, yani aynı aileden gelen bitkilerin neden olduğu alerjilere sebebiyet verebileceğini de unutmayın.”
Her ne kadar doğal olursa olsun ürün veya herhangi bir içerik kullanmadan önce doktorunuza danışmanızı öneren kıdemli dermatoloğa göre, hindistancevizi yağı saç bakımında da etkili. “Danışanlarıma özellikle yıpranmış saç uçlarına çevresel faktörlerden koruması amacıyla bakım maskesi olarak kullanmalarını öneriyorum..” Deniz suyu ve güneşten hızlıca kuruyabilen, kırılabilen saçlara bakım yapan yağ ile saçlara yaz aylarında kaybettiği nemi yeniden aşılamak ve parlaklık katmak üzere saç diplerine masajla uygulamanız; boylara ve uçlara doğru yayıp, bir süre saçta beklettikten sonra durulamanız yeterli. Son olarak, hindistancevizi yağının hijyenik bakımdan kötü kokulara karşı da etkili olduğunu söylesek, ne derdiniz? Ter kokusunun bakteriler nedeniyle açığa çıktığını düşünürsek, anti-bakteriyel ve temizleyici özellikleriyle ünlü aromatik içeriğin doğal bir deodorant işlevi görmesi çok da şaşırtıcı değil aslında. Ozon tabakasını tahribata uğratan aerosoller ya da kimyasal içerikli deodorantlara karşı çevre bilincine göz kırpan, güçlü ve doğal bir alternatif bu. Üstelik koku karşıtı etkisi, ağız bakımında da geçerli. Öyle ki, geleneksel tıp sistemi Ayurveda’dan yükselen oil-pulling, yani yağla ağız çalkalama metoduyla ritüelinize entegre edebileceğiniz içerik, yalnızca ağız kokusu için değil, diş ve diş eti sağlığı, ağız hijyeni ve diş beyazlatma nitelikleriyle de hayli popülerleşmiş durumda. Nasıl oil-pulling yapacağınıza gelince, bir çorba kaşığı hindistancevizi yağını erittikten sonra, ağzınızda on beş-yirmi dakika kadar gezdirin; ardından ağzınızı suyla güzelce çalkalayın. Kulağınıza uzun ve zahmetli geldiyse, ritüele haftada bir-iki defa beş dakikalık uygulamalarla başlayıp, zamanla süreyi uzatmanız, haftada üç-dört uygulamaya kadar çıkarmanız da mümkün. Bakterilerden arındırılmış bir ağız, ferah bir nefes ve bembeyaz dişler için denemeye değmez mi sizce de?