Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bu yaz, yalnızca bronzlaşmak için değil, sağlıklı ve ışıldayan bir cilt için koruyucu alışkanlıklar edinme zamanı.
Güneşin tadını doyasıya çıkarabilmek için cilt sağlığını korumak, yaz hazırlığının olmazsa olmaz adımlarından biri. Güneş ışınları, enerjimizi yükseltse de, cilt üzerinde bıraktığı hasarlar; yaşlanma belirtilerinden lekelenmelere, hatta cilt kanserine kadar uzanabiliyor. Dermatologlara göre, güneşe çıkmadan önce yapılacak en akıllıca şey, cilt tipinize uygun bir güneş koruyucu seçmek ve onu düzenli uygulamak.
İlk olarak, güneş koruyucular temelde ikiye ayrılıyor: mineral ve kimyasal filtreli formüller. Mineral güneş koruyucular, cilt yüzeyinde bir tabaka oluşturarak UV ışınlarını fiziksel olarak yansıtır. Cilt tarafından emilmezler, bu yüzden özellikle hassas ciltler, çocuklar, hamileler ve emziren anneler için önerilir. Aynı zamanda çevreye daha az zarar verirler.
Kimyasal güneş koruyucular ise cilde nüfuz ederek UV ışınlarını absorbe eder. Ciltte daha kolay emilirler; genellikle beyaz iz bırakmazlar ve suya karşı daha dayanıklı formüller oluşturulabilir. Ancak bazı kimyasal filtrelerin kan dolaşımına geçtiği tespit edilmiş ve bu durum hormonal denge üzerinde olası etkileri nedeniyle tartışma konusu olmuştur. FDA, mineral filtreleri genel olarak güvenli olarak tanımlarken, kimyasal filtrelerle ilgili daha fazla güvenlik verisi istemektedir.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
SPF (Güneş Koruma Faktörü), cildinizin güneş yanığına uğramadan önce ne kadar süreyle korunacağını gösterir. SPF 30, güneş ışınlarının yüzde 97'sini filtre ederken, SPF 50 bu oranı yüzde 98'e çıkarır. SPF 100'e çıktığınızda bile koruma oranı yalnızca yüzde 99'dur; bu da yüksek SPF'lerin sınırsız koruma sağlamadığı anlamına gelir. SPF ne olursa olsun, iki saatte bir yeniden uygulanmalıdır.
Ayrıca "broad-spectrum" yani geniş spektrumlu bir koruma sağlayan ürün tercih edilmelidir. Bu etiket, hem UVA (yaşlanma ve lekelenmeye yol açan) hem de UVB (güneş yanığının ana sebebi) ışınlarına karşı koruma sağlandığını gösterir. Her iki ışın türü de cilt kanseriyle ilişkilendirilmiştir.
Her cilt ürünü herkese uyum sağlamaz. İdeal güneş koruyucu, cilt tipinize ve ihtiyaçlarınıza uygun olmalıdır.
Non-komedojenik yani gözenekleri tıkamayan formüller tercih edilmelidir. Matlaştırıcı, yağsız, jel ya da sprey yapıda ürünler parlama ve akne riskini azaltır. Hindistancevizi yağı, jojoba yağı gibi ağır yağlar içeren ürünlerden kaçınılmalıdır.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Kuru cilt, yanlış ürünle daha da kuruyabilir. Bu yüzden nemlendirici etkili güneş kremleri tercih edilmelidir. Hyaluronik asit, gliserin ve saccharide isomerate gibi nem tutucu içerikler ön planda olmalıdır. Cildi besleyen yağlar (örneğin omega 3, 6 ve 9 içeren doğal yağlar) ve balm bazlı yapılar tercih edilebilir. Seramid içeren formüller, cildin nem bariyerini güçlendirir.
Mineral filtreli güneş koruyucular genellikle daha az tahriş riski taşır. Octocrylene, oxybenzone, homosalate gibi UV filtrelerden kaçınılmalı. Parfüm, paraben ve mineral yağ içermeyen ürünler tercih edilmeli. Her yeni ürün, önce küçük bir alanda denenmelidir.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Güneşe çıkmadan önce alınabilecek antioksidan takviyeler -örneğin beta karoten, E vitamini, likopen- cildin UV hasarına karşı direncini artırabilir. Bu tür destekler özellikle lekelenmeye yatkın ciltler için faydalı olabilir.