Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Daha canlı, gergin, pürüzsüz ve genç bir cilt için somon spermi bakımı yaptırmaya değer mi sahiden? Güzellik trendlerini belirleyen celebrity’lere göre sorunun kısa cevabı, evet.
“Yüzüme somon spermi enjekte ettirdim.” Hulu yapımı The Kardashians serisinin son bölümlerinden birinde, annesi Kris Jenner’ın yarı şaşkın yarı meraklı bakışları eşliğinde böyle diyor Kim Kardashian. The Wall Street Journal gazetesinde ise estetik doktorunun önerisi karşısında şok geçiren Jennifer Aniston’ın şu sözleri yankılanıyor: “İlk olarak, ‘ciddi misin sen yahu’ dedim. Somonun spermi nasıl elde edilir ki zaten?” Yüzü somon DNA’sıyla, yani spermiyle kaplama fikri, kabul edelim ki, kulağa pek hoş gelmiyor. Peki, şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Miranda Kerr’in favorisi sülük bakımından salyangozlarla yapılan terapilere ve balık pedikürüne uçuk kaçık güzellik trendlerine nihayet bir nevi bağışıklık geliştirdiğimizden olsa gerek somon spermini de hemen benimsedik; randevularımızı oluşturduk. TikTok’ta #salmonsperm etiketiyle paylaşılan milyonlarca içerik sanırız bunun en keskin kanıtı.
Yeni sayılmaz. Somonların üreme organından elde edilen DNA’lar, uzun zamandır Kore asıllı bakım ürünlerinin içeriğinde mevcut. Doja Cat’in Vegas adlı müzik videosunda da gördüğümüz üzere, Kahi Seoul gibi birçok markanın formüllerinde sıkça rastladığımız bileşen ta 1980’lerden bu yana kullanılıyor ancak biyolojik bir stimülatör işleviyle son 15 yıldır yükselişte. Popüler kültürde ve estetik dünyasındaki adı olan somon spermi de sizi yanıltmasın. Yüze enjekte edilen içerik, bildiğiniz somon spermi değil. İnsanınkine çok benzeyen somon sperminden elde edilen DNA yapıtaşları, yani polinükleotidler. Aniston’ın sorusuna dönersek; National Geographic’in açıklamasına göre, bu nükleotid zinciri bilim insanları tarafından (sıkı durun!) balıklara özel bir masajla çıkarılıyor. Filtreden geçirilip, saflaştırılıp arındırıldıktan sonra enjekte edilebilir halini alıyor.
Tedavinin bilimsel literatürdeki genel kategorisi ise Skinbooster, yani cilt yenileyiciler. Pek çok SkinBooster çeşidi var. Sektörde öne çıkanlardan Rejuran’a dair, “Bol miktarda polinükleotit içeriyor” diyor New York merkezli plastik rekonstrüktif cerrahı Eunice Park. “Yani aslında kelimenin tam anlamıyla somon spermi değil, ama ondan elde edilen daha rafine bir içerik bu. Bir yandan cildi yoğun şekilde nemlendirirken diğer yandan vücudu doğal kolajen üretmesi için dürterek sıkı ve pürüzsüz bir doku sağlıyor.” Beverly Hills Plastic Surgery’nin kurucusu Dr. Gabriel Chiu da hemfikir. “Somon spermi bakımı dediğimiz şey, Rejuran adlı mikrodamlacıkların yaşlanmadan mustarip bölgelere mikro iğnelemeyle enjekte edilmesinden ibaret. Uzun zincirli polinükleotitler, somon spermi DNA’sı ve hiyalüronik asitten oluşan bu karışım, cilt dokusunu pürüzsüzleştiriyor, gözenekleri sıkılaştırıyor, nem oranını artırıyor, kolajen üretimini destekliyor ve ince çizgilerin yanı sıra akne izlerini de hafifletiyor. Kısacası, yaşlanma belirtilerini silen, zamanı tersine döndüren bir uygulama bu.”
Tedavinin bir diğer alametifarikası, yüzün yanı sıra göz çevresi, boyun hatta eller gibi ince deriye sahip bölgelere de güvenle uygulanabilmesi. Somon spermi cildi fiziksel olarak dolgunlaştıran hiyalüronik asit bazlı formüllerden, dolgu maddelerinden farklı olarak vücuttaki fibroblast hücrelerini harekete geçiriyor; bu sayede cilde hacim eklemeksizin hem kolajen hem de elastini artıran biyolojik bir tetikleyici işlevi görüyor. Üstelik ikili veya üçlü kürlerle uygulandığında sonuçları 12 aya kadar kalıcı. Göz çevresine, gözaltındaki koyu halkalara ve çukurlara özel formüller geliştiren bir başka polinükleotit markası Ameela ve Ameela Eyes’ın kurucusu Linn Emlie Larsen, “Polinükleotitlerle beş yıl önce çalışmaya başladık” diye giriyor söze. “Polinükleotitler için farklı kaynak türlerini incelediğimizde, somonun en iyi kaynak olduğunu fark ettik. Çünkü somon DNA’sından daha uzun polinükleotit zincirleri elde ediyoruz. Enjekte ettiğiniz üründe ne kadar uzun polinükleotit zinciri varsa, doku o kadar stimüle oluyor; bu da tedavinin daha uzun ömürlü olacağı anlamına geliyor.”
Henüz estetik amaçlı uygulamalar için FDA onayı almamış olsa da Pharmaceuticals adlı medikal yayının 2021 yılında yayımladığı bir araştırmaya göre, polinükleotitlerin yaraları iyileştirme ve enflamasyonu hafifletme gibi özellikleri de var. 2010 yılında Uluslararası Kozmetik Bilimi Dergisi’nde yayımlanan bir diğer çalışma ise somon spermindeki DNA’nın kontrollere kıyasla cilt elastikiyetini, kolajen seviyelerini ve hiyalüronik asit üretimini artırdığını gösteriyor. Güneş koruyucu ve nemlendiricilerin formüllerinde kullanılabileceği, cilt sağlığı açısından güvenli olduğu kanıtlanan içerik insan biyolojisine de uyumlu olduğundan, yüz şekli ve yapısını değiştirmeksizin sonuç elde etmeyi mümkün kılıyor ki bu da tedaviyi herkese uygun hale getiriyor. Tüm cilt tiplerinin faydalanabileceği bakımın Los Angeles merkezli Dr. Chiu’ya göre en ideal müşterisi ise güneş hasarı ve yaşlanma belirtilerinden mustarip olanlar. Mikroiğneleme tekniğiyle enjekte edildiğinden özellikle hassas ciltlerde ödem, enjeksiyon izleri, kızarıklık ve morluk gibi yan etkilere sebep olabilen tedavinin özel günlere yakın tarihlerde yaptırılmaması gerektiğini de meraklısına not düşelim.