Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
20 Temmuz günü İstanbul’a göre 20:33 itibariyle Yeniay adını verdiğimiz Güneş – AY kavuşumu tam halini alıyor. Yeniay Yengeç Burcu’nun 28 derecesinde oluşacak.
Bu aralar mahrumiyet, kayıp, yoksunluk, sevgisizlik, yalnızlık, zarar görmek, muhtaç düşmek, kendini korumaya almak, sahiplenmek, istediği hale sokmak gibi konularda geçmişten bugüne taşıdığımız pratiklerin, duyguların, beklentilerin, tutumların bir yüke ve engele dönüştüğünü görmemiz için evren adeta bizi zorlayacak.
Bağlarımız ve ilişkilerimizin de dönüşmesi gereken yerleri fark edeceğiz. İlişkilerimizin bize "kendimize olan sevgisizliğimizi ve güvensizliğimizi" yansıttığını, kendimiz için taşıdığımız korkuların ilişkilere yaklaşımımızı belirlediğini, kendimize duyamadığımız şefkatin ilişki dengelerini bozduğunu anlarsak, her şey daha bir kolaylaşacak…
Bizi korkutan şeylerin "sandığımız gib" olmadığını ve "bildiğimiz gibi" yürümeyeceğini görebildiğimiz ve olana uyum gösterebildiğimiz kadar huzurlu ve güvende olmaya geçecek, kaygılı yüreklerimizin şifa bulmasına izin vereceğiz.
Hem Burç hem Yükselen Burç için okumanızı tavsiye ettiğim etkilere gelince;
İş yerinizde ve evinizde konumunuzu, saygınlığınızı koruyayım derken, kendinizi hırpalamanın dozunu kaçırıyor, her sorunu ucu size dönebilecek bir cinayet aleti gibi görmeye yatkın oluyorsunuz. Otorite figürlerinin elinde duran her bıçağın önüne atlar bir de kafa tutarsanız gerilimi üzerinize çekersiniz. Üzerinizdeki kırılgan olma korkusunda kaynaklı savunma/saldırı kıyafetiyle özel hayatınızdaki insanları da geri püskürtüyor olabilirsiniz. Biraz sakin… Her şey ‘’size’’ olmuyor. Yeter ki siz yetersiz görünmekten bu kadar korkmayın.
Bir yaşam ve çalışma düzenini, yeni bir rutini benimsemeniz gerekiyor. O düzeni içinde rahat ettiğiniz bir elbiseye dönüştürene kadar kendinizi iğneli bir fıçıya girmiş gibi hissetmeniz, kumaşından dikişine her şeye bir kabahat bulmanız, için için sinir olmanız pek mümkün. Ama bunu böyle yaşamak zorunda değilsiniz. Bütün yapmanız gereken adapte olmak. Çevrenizdeki kişiler, ekip arkadaşlarınız, bağ kurmak durumunda olduğunuz insanlara önyargıyla yaklaşmamaya özen gösterin ki ilişkiler sizin korktuğunuz hale dönüşmesin.
Bir anlaşma, iş ya da özel hayatla ilgili bir bağlantı konusunda tamam ya da devam kararı vermeniz gerekiyor. Bu kararın sizi sırtınızdaki bir yükten mi kurtaracağına yoksa yeni bir yük mü bindireceğine etraflıca düşünüp karar verin. Maddi ve duygusal anlamda güvende kalmayı önemsediğiniz bir süreçten geçiyorsunuz ama hakkınızı alamadığınız ya da kendinize ‘’layık’’ bulmadığınız koşullara eyvallah demek de hoşunuza gitmeyecek… Size layık olanlar konusundaki değerlerinizi ve yargılarınızı elden geçirir ve önceliklerinizi düzenlerseniz, sorunuzun cevabı kendiliğinden ortaya çıkacak.
Kendinizle buluşma, kendinize karşıdan bakma ve yaşadığınız her şeyin adını koyma zamanı geldi çattı! Bir alay zorunluluk, sorumluluk, engel, sıkıntı, kaygı, aksilik, belirsizlik sayabilir ve bunların hepsinin hayatınızdaki insanlar ya da çevre koşullarından kaynaklandığını iddia edebilirsiniz. Ama bilin ki şimdi içinde yaşadığınız durum ve ilişkilerinizin aldığı görünüm size sizin kendiniz hakkındaki düşünce ve kaygılarınızı yansıtıyor. Ortamları ve ilişkileri bir kabuk gibi üzerinize koyup korunduğunuzu düşünürken, aslında onların ağırlığını taşımaya başlıyor olabilirsiniz. Eğer gerçekten korunması, kollanması, ayakta tutulması gereken bir düzen ve bir ilişki varsa, bunu kendinize eziyet etmeden yapmanın bir yolunu bulun. Yaptıklarınızı kendinize olan sevginizi azaltan şekilde yapmayın.
Anlamsızlık, işlevsizlik ve yalnızlık korkusu dediğimiz duygunun kıyılarında geziniyorsunuz. Kendinizi güçsüz, sağlıksız, yetersiz, beceriksiz hissetmeye müsaitsiniz. Ama bilin ki şimdi yaşadığınız geri çekilme, sonlanma, bekleyiş, teslimiyet ya da tedavi süreci size yepyeni bir başlangıç için şans verecek. Tercih etmediğiniz bir duruma, bir ilişki çıkmazına mahkum kaldığınızı düşünüyorsanız, ben buna nasıl müsaade ettim diye ‘’dellenmek’’ yerine, olan halin içinde sessiz ve dirençsiz salınmayı deneyin… Bazen de hayatın oyuncusu değil seyircisi ya da muhatabı oluruz. Ve bu bize kendimiz hakkında çok daha fazla şey öğretir.
Alışkanlıklarınızı değiştirmeniz gereken bir süreç var önünüzde… Bunu hem bir fırsat ya da bir keyif olarak görüp kucaklamak istiyor hem de biraz tedirgin oluyorsunuz. Tamam siz o meşhur temkininizi elden bırakmayın! Ama kendinizi koruma çabası içinde yakalanması gereken bir şansı, değerlendirilmesi gereken bir iş imkanını, korunması gereken bir bağı da riske atmayın. Hayatın dayattığı hıza ya da koşullara ayak uydurmaktaki çekimserliğinizin, kontrolü elden kaçırma kaygınızla ilgili olduğunu fark edin. Rutininize olan düşkünlüğünüz size zarar veren bir hale dönüşmesin.
Bir iş ya da bir ilişki nedeniyle, bazı sorumlulukları üstlenmeniz, inisiyatif göstermeniz, bir tür kontratın altına imza atmanız gerekebilir. Bu kararı verirken koruma eğiliminiz ile korunma ihtiyacınız arasındaki ince ayarı iyi yapın. Güvenlik alanlarınız, eviniz, aidiyetleriniz, sizin için bir baskı konusu halini almaya başlamış olabilir. Bir değişiklik ve yeni bir düzenin gerekli olduğunu bilmenize rağmen ya bazı yüklerin altına fazla giriyor ya da bazı yükleri taşımaktan kaçındığınız için belirli konularda bunalmayı göze alıyorsunuz. Dıştaki bu çatışmayı çözmek için önce içinizdeki çatışmayı çözün. Siz neye hazırsınız?
Açık konuşayım mı; Şekerim etrafınızdaki arkadaşlar, akrabalar, sürekli muhatap olduğunuz bir takım kişiler size ayak bağı oluyor, sizi yavaşlatıyor, bunaltıyorlarsa, onları beklemeyin! Siz ne yapmak istiyorsanız yapın… Kendi kararlarınızı alın. Kendi yolunuzu çizin. Aksiyona geçin. Kimsenin sizi atıl kılmasına izin vermeyin ve kimseyi kendi ataletinize bahane etmeyin. En fazla sevimsiz olursunuz… Ama bu mutsuz olmaktan daha iyidir! Yoksa değil midir? Hımm… Evet işte tam bu noktada sizin için neyin önemli olduğu ile yüzleşmesi gereken kişi sizsiniz.
Değersizlik hissi sizi kendinizi yok eden bağlar kurmanıza yol açmasın… Ya da değersizlik korkusu ile var olan bağlarınızı fazla sınamaya kalkmayın! Hayat, ilişkiler, insanlar fazla üzerinize geliyorsa, önceliklerinizi ve sınırlarınızı belirleyin. Tercihlerinizi saptayın ve ifade edin ya da sadece onlara göre hareket edin. Ama siz insanlara göre hareket etmek ve sonra fazla yıpranmış hissetmek yahut da insanlar sizin umduğunuz gibi davranmayınca kendinizi yok sayılmış hissetmek gibi uçlara savruluyorsunuz. Aşırı beklentiyi taşımak kadar aşırı beklenti geliştirmek de insanı yorar. Kendinizi için de başkaları için de daha katlanılabilir bir düzene ihtiyacınız olabilir. Onun ayarını bulmaya bakın.
Dünyanın yükü sizin sırtınızda ise, bırakın birileri bunu sizinle paylaşsın! Zorda, darda, yorgun, hasta ya da sadece kafası karışık iseniz, bırakın birileri bunu bilsin ve size el uzatsın. Ay ama yok olmazzzzz… Siz her şeyi kendi bildiğiniz gibi yapmak içinizde bir ızdırap heykeli gibi hissedip dışarıdan bakılınca fildişi bir kule gibi görünmek zorundasınız. Ulaşılmaz olana yardım eli de ulaşmaz. Bırakın koruma, yardım, şefkat, şifa, yol göstericilik, sahiplenme, size gelsin. Kendinizi çaresizlik ve tıkanmışlık içinde kıvranmaya mahkum etmeyin. Sevilebilir, şifa bulabilir, güvende olmayı hak eden biri olduğunuza siz inanırsanız, evren size bunu sunmanın yollarını illa ki bulur.
Bu aralar bütün bağlar bir göreve dönüşmeye müsait… Üzerine titremeniz gereken işler ve insanlar var. Oysa siz uzun bir süredir birileri sizin sırtınızdan yük alsın, birileri sizin üzerinize titresin istiyorsunuz. Maalesef bu bir süreç… Bu süreci katı ve kaygılı bir ruh hali ile de geçirebilirsiniz, sevecen ve duyarlı bir şekilde de yaşayabilirsiniz. Sorumluluklarınızı, görevlerinizi ve hatta yüklerinizi sever, onlara bir sınanma ya da bir ağırlık gibi değil içinizdeki güzelliği, ışıltıyı, yeteneği ortaya koymak için bir vesile olarak bakarsanız, sevimsiz görünen işler size kendinizi ve hayatı sevdiren bir hale dönüşür. Bazen sıkıntının ortasına saklı bir aydınlanma, gözyaşının içinde saklı bir gülümseme vardır. Onu bulun.
Olmayacak sandığınız şeylerin olmaya başladığı bir döneme giriyorsunuz. Çevrenizde gördüğünüz imkansızlıklara ve sıkıntılara rağmen yaratıcı, keyifli, umutlu olduğunuz ölçüde, imkanlar, olasılıklar ve mutluluk sizi bulacak. Yaratıcı enerjinizi serbest bırakın. İçinizdeki çocuk özgürce salınsın ve dans etsin. Bir Balık susuz kalınca uçmayı, havasız kalınca yüzmeyi başarır! Kimsenin yapacak bir şey bulamadığı yerde sizin enerjiniz mucizevi bir şekilde ortaya çıkar ve her şeyi değiştirir. Evren de size bunun hediyelerini verir. Şimdi hediyelerinizi sakınmayın ki karşılığı da bol bol gelsin.