Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Join Us’ın kurucu ortağı Elif Balkuv ile yaşamın her köşesinde gizlenen ilham kaynaklarını ve bir marka çizgisi yaratmanın inceliklerini konuştuk.
Join Us, modern moda sektörüne elli yıllık bir triko deneyimi ve üretime dair sonsuz bilgi birikimiyle girmiş bir marka. İşlerin başındaysa incecik bir ipliğin şık bir kazağa dönüşüp alıcısıyla buluşana kadar her adımını takip eden, mükemmeliyetçiliği hayat felsefesi edinmiş Elif Balkuv var. Başarısının sırrı, uzun yılların ve bir aile tarihinin biriktirdiği tecrübeleri günümüzün moda tutkunlarıyla en detaycı ve en özenli şekilde buluşturması. Kendisi gibi enerjik, yaratıcı, giyimiyle kendini ifade etmeyi seven kadınlara “Join Us”, yani bize katıl diyor başarılı modacı.
Sizin için ilham nedir? Nasıl doğuyor Join Us koleksiyonlarının ilhamı?
Annem evde verdiğimiz davetler için sofralar hazırlarken hep onu seyrederdim. Annemin kıyafetleri, takıları, babaannemin antika mücevherleri… İlk mücevherim babaannemin bir arkadaşının hediye ettiği seramikten, el yapımı bir parçaydı. Daha ilkokul yıllarında ceketime yaka iğneleri takıp dolaşmaya başlamıştım bile. Lise yıllarında babamın fularlarını boynuma bağlardım. Kısacası küçüklüğümden beri hep kendi stilimi oluşturdum; kombinler yapmak, karıştırıp sentezlemekten keyif aldım. Evde bir anda kullandığım havlunun üzerindeki dantelli fiyongu görüp hemen düşünmeye başlarım, “Bunu kazağa uyarlasam mı?” diye. Geçenlerde annemin giydiği bir kazağın düğmelerini görünce, “Bunu bir modelde kullanmalıyım” diye düşündüm. Çünkü o düğmeler aslında çanta tokasıydı. Doğada, seyahatlerde karşıma çıkan her obje ilham kaynağım olabilir; hep nereden ne çıkarabileceğimi düşünürüm. New York’ta Lexington Avenue’de çok keyif aldığım William Wayne mağazası var, orası benim için hep ilham verici olmuştur. Dünyanın dört bir yanından aksesuarlar, tabaklar, yastıklar, ev aksesuarlarını görünce “Bunu kazaklara uyarlasam çok satar” diye düşünmeye başlarım. Beggie Adair, Diana Krall ve Michael Franks beni motive eden, çalışırken de kulağımda tınısı olmasını istediğim sanatçılar… Yeni şeyler denemek, tasarımda espriler, özel teknikler kullanmak tarifsiz bir mutluluk benim için.
Markanız Join Us’ın hayatınızdaki yerinden söz edelim…
Markamı üçüncü çocuğum, bebeğim gibi görüyorum. Tasarımdan styling çekimine, toptan satışa hepsini takip eder, yurtiçi ve yurtdışı tüm müşterilerle bilfiil tanışır, alımlarını günlük olarak detaylı şekilde takip ederim. Kermeslerde her müşteriyle sonuna kadar ilgilenirim. Çekim öncelerinde gece yarılarına kadar kombinler yaparım; o kış hangi aksesuarları, hangi ayakkabıları kullanacaksam görünümleri de o şekilde kombinlerim. İşimin işçisiyim diyorum hep. Tabii bütün bunların içinde en keyiflisi doğru modeli bulmak. Boğaziçi Üniversitesi ekonomi mezunuyum; hayatımın her evresinde matematik vardır. Güzel bir tasarımın da sonunda satması önemli.
Nasıl bir çalışma temposu getiriyor bu adanmışlık?
Saat mefhumum yoktur. Başucumda defterim ve telefonum, aklıma gelen modelleri not ederim ya da mesaj atarım. Sabahları tüm bölümlerle tek tek günlük toplantılar yaparım. Her günün bir checklist’i vardır, hiçbir nokta gözden kaçmamalıdır. Seyahatlerim bile iş odaklı diyebilirim. Sabahtan akşama mağaza gezer, tüm trikoları incelerim. Bu benim keyfim, hobim. Boş kaldığımda hep model bakarım. Hem telefonumda hem evimde on binlerce arşivim ve bir de depom var. Binlerce modeli bir arada görmek bana ilham verir, yeni ufuklar açar.
Bizimle paylaşabileceğiniz bir hedef var mı bu sıralar ufukta?
Bu kış bir mağaza açmayı hedefliyorum. Bu stresli, riskli bir süreç ama hayalimde kokusuyla, duruşuyla markanın ruhunu, hayat tarzını yansıtacak bir mekan var. Bir marka, bir yaşam tarzıdır aynı zamanda; bir duruştur, görgünüzün sentezidir.
Elif Balkuv’un hayat felsefesi nedir?
Her zaman yaptığım işin en iyisini yapmak, mükemmeliyetçilik ve detaycılık diyebilirim. Benim hayatımda hep kendimi geliştirmek, daha iyi olmak var. Okul hayatımda da öyleydim; hep takdir belgesi toplayan ve dokuz alınca ağlayan ama hiçbir sosyal sorumluluk ve okul aktivitelerinden geri kalmayan bir çılgın… Bazaar Day, Art Festival, öğrenci birliğinde çalışan, hafta sonları okul diskosu düzenleyen, public speaking debate club’a katılan, pazar günü okulun seçtiği köyü ziyarete giden ve haftada bir okul sonrası okul dışından katılan görme engelli öğrencilerle özel çalışmalar yapan çok faal bir gençtim. İş yaşantımda da bu azim devam etti. Çocuklarıma, gençlere tavsiyem pes etmemeleri, çok çalışmaları, üretken olmaları. Önemli olan sevdiğin işi tutkuyla, aşkla yapmak; kurmak değil, azimle sürdürebilmek. Babam hâlâ çok faal, kendi işinin başında. Ben de hep onu örnek aldım ve ondan öğrendiğim paranın kolay kazanılmadığı oldu. Mutlaka azim, emek, disiplin gerektirir iş hayatı... Ayrıca kayınpederime her zaman dua ederim. 50 küsür yıl önce triko üretimini kurmuş, muhteşem bir insandı.
Aile geçmişiniz de başlıca ilham kaynaklarınızdan diyebilir miyiz?
İzmir Amerikan Koleji’nde hazırlığı bitirdiğim yaz İngiltere Bournemouth’ta bir ailenin yanında kaldım. Evin dekorasyonunu hiç unutmam; o yaşımda tavanın oyması, yastığın püskülü, ev sahibinin kıyafetlerini inceler dururdum. Ailem beni her yaz bir aylığına Miami, Orlando, New York ve İsviçre’de farklı yaz okullarına gönderirdi. Sonrasında kamp dönüşleri yazın babamla çalışırdım. Tabii onunla aynı saat gidip aynı saat gelmek kuralıyla… Bu arada mandolin optimus tenis piyano derslerini de annem hiç bıraktırmadı. Onlara müteşekkirim. Ailem Ayvalık’ta yaşıyor. Annem kimya mühendisi, babam iktisat mezunu, onlar benim gururum; engin bilgileri, görgüleri, duruşları ile ben olmamda en büyük yapı taşlarım. 1980’lerde Rotary kulübü, Lions kulübü, tenis kulübünde etkinlikler, balolar, dernek toplantıları düzenlenir, annemin kıyafetlerini hayranlıkla izlerdim. Babaannem terzisine elbise diktirir, o prova olurken ben kumaşları her şeyi karıştırır oradan çıkmak istemezdim. Babaannem Harrods’dan Barbie bebekler getirirdi. Onların kıyafetlerini keser, uyarlar, düzeltir, farklı kombinler yapar, kanaviçe, tığ işinden kıyafetler örerdim o bebeklere.
Ailenizin bu gustosu ilham dünyanıza ve tabii Join Us’a nasıl yansıdı?
Biraz daha yaş alınca kendim için kıyafetler örmeye başladım. Annemlerle ailece gittiğimiz, İzmir’in en güzel yerinde beş-altı katlı bir mağaza vardı; annem bir katta, babam ayrı bir katta, biz kardeşimle başka bir köşede saatlerce modellere bakar, giyer çıkarırdık. O zamanlar da hep, “Bunu ne güzel düşünmüşler, bunun burası şöyle olmalıydı” diye düşünür dururdum. Şimdi çocukluğumun en sevdiğim mağazalarından birinde ürünlerimi satıyorum. Zaten ne görürseniz onu sunarsınız. Babam 78 yaşında ve hâlâ aşkla çalışıyor. O benim liderim, bizden farklı sektörde olunca eşimle her pazar sabahı bir saat iş sohbetleri vardır. Ben de keyifle onlara katılırım, çok kültürlü, bilgili, hoş sohbettir. Ailemle gurur duyuyorum.