Angelina Jolie, “Greige” Renginin Lüks Gücünü Anlıyor

Angelina Jolie, belki de en üst düzey Hollywood oyuncusu. Konuşmasında Helenistik bir güzellik ve Louise Brooks, Pauline Starke ve Marilyn Monroe'yu çağrıştıran hüzünlü bir alt metin bulunuyor. Pablo Larraín yönetmenliğindeki Maria Callas biyografik filmindeki performansı – Radhika Seth'in tüm zamanların en büyük performansı olarak tanımladığı ve 81. Venedik Film Festivali'nde sekiz dakika boyunca ayakta alkışlanan rol – onun, aksi takdirde zamana karşı kaybolan göz kamaştırıcı, Eski Dünya soğukkanlılığı için bir avatar haline geldiğini görmüştür.

“Maria'nın stilini kopyalamayı seçmedim çünkü onlar ona ait, ve Venedik halıları muhteşemdi, bu yüzden ona farklı bir şekilde küçük bir selam gönderdim,” Jolie geçen hafta kendi gardırobunu anlatırken söyledi. “Ama onun onuruna hanımefendi gibi bir şey giymeye özen gösterdim.” Aktris, zamanının çoğunu Amerikan-Yunan sopranoya ince bir saygı duruşu olarak hizmet eden Yunan tarzı kollu Saint Laurent ve Tom Ford elbiseleri giyerek geçirmiştir ve daha sonra Colorado'daki Telluride Film Festivali'nde Roger Vivier'in tokalı City topuklularıyla kaşmirin en lüks tonunda örme bir sütun elbise giymiştir.

Battaniyeye sarılır gibi giyinmek, Jolie'nin bu hafta sonu Maria filminin galasında giydiği dökümlü şifon parça olan Tamara Ralph'in şal üstlü elbisesi kadar cilalı, gösterişli ve görkemli olabilir; ancak belki de kişinin kendisini ultra yumuşak ipliklere sarma arzusunda daha savunmasız bir şey vardır. Bana Callas'ın ilham vermeye devam eden giyimle olan ilişkisini hatırlatıyor. Editör Liam Hess'in Jolie ile yaptığı bir röportajda belirttiği gibi, “bir zırh”, “ona zaman zaman düşmanca bir dünyaya adım atma olanağı sağladı.”