Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Wes Anderson sinemasına giriş yapmak için Rushmore en doğru tercih diyebiliriz. Anderson’ın ilk filmlerinden biri olan 1998 yapımı Rushmore, Max Fischer adındaki tutkulu bir gencin lise yılları sırasında kendini sürpriz bir aşk üçgeni içinde bulmasını konu alıyor. Wes Anderson’ın kemik oyuncu kadrosundan Bill Murray ve Jason Schwartzman ile ilk kez buluştuğu Rushmore, şahsına münhasır yönetmenin sürükleyici hikaye anlatış şekli, sempatik komedisi ve seneler sonra ikonikleşecek sinematografisiyle harika bir tanışma filmi.
Wes Anderson en son filmi olan Isle of Dogs ile kendi çıtası epey yukarı taşıdı. Bundan önce Fantastic Mr Fox ile animasyondaki başarısını kanıtlayan Teksaslı yönetmen, geçtiğimiz sene beyaz perdede izlediğimiz Köpek Adası filmiyle de hem seyirci hem eleştirmenlerden yüksek not almayı başardı. Japonya’nın Megasaki şehrindeki köpek salgını yüzünden köpeklerin sınır dışına edilmesiyle başlayan film, 12 yaşındaki Atari’nin tek başına köpeğini bulması için köpeklerin terk edildiği adaya gidiş macerasını anlatıyor. Anderson'ın yıldız kadrosu animasyon olsa da yine de parlamaya devam ediyor; filmi seslendiren ekibi arasında Edward Norton, Bill Murray, Scarlett Johansson, Tilda Swinton, Greta Gerwig ve Yoko Ono gibi yıldızı yüksek isimler yer alıyor.
Wes Anderson’ın daimi ekürisi, sinemanın ikonik isimlerinden Roman Coppola ile buluştuğu bir başka filmse Moonrise Kingdom. 1960’da geçen film, iki gencin naif ve gülümseten aşk hikayesini, sıcak renk paletinin hakim olduğu benzersiz bir estetik deneyimle anlatıyor. Anderson’ın klasikleşmiş motiflerini bir kez daha yakaladığımız Moonrise Kingdom, neşeli tonuyla seyirciyi dünyadan uzaklaştırırken, küçük nüanslarıyla da gerçekliği en çıplak haliyle beklenmedik ve kesinlikle keyifli bir dille sunuyor. Film, başarısını 2013 Akademi Ödülleri'nde aldığı En İyi Özgün Senaryo Oscar'ıyla da kanıtladı.
Wes Anderson’ın en meşhur aile hikayesi The Royal Tenanbaums, sinemadaki özel yeri dışında moda tarihine de ismini yazdırdı. İlham vermenin ötesine geçerek ikonikleşen moda hikayesiyle, sinema tarihinin en stil sahibi filmleri arasında. Rushmore’dan sonra büyük sıçrayışını 2001 yapımı bu filmle gerçekleştiren Anderson, aile olmaya çalışan, her biri birinden özgün karakterlerin komedisini eşsiz bir sinema deneyimiyle anlatıyor. Kahverengi kürkü, küt saçları ve 90'lar güzelliğiyle moda dünyasının en unutulmaz kurmaca karakterlerinden olan Margot Tenenbaum’un yalnızca kült stil tercihleri bile filmi defalarca izlemeniz için yeterli bir sebep.
Wes Anderson’ın renkli hayal dünyasında ziyaret ettiğimiz bir diğer unutulmaz filmse Büyük Budapeşte Oteli. Yüksek prodüksiyon, pastel renk paleti ve ustaların birbiriyle yarıştığı yıldız kadrosuyla, The Grand Budapest Hotel usta yönetmenin şaheseri diyebiliriz. Anderson, bu başyapıtıyla 2015 Akademi Ödülleri'nde En İyi Yönetmen, En İyi Film ve En İyi Özgün Senaryo olmak üzere 3 Oscar kazandı.
Natalie Portman ve Jason Schwartzman’ın başrolleri paylaştığı 13 dakikalık Hotel Chevalier, Wes Anderson’ın sinemaya başlangıç yaptığı Bottle Rocket’ten sonraki ilk kısa film çalışması. 2007 yapımı The Darjeeling Limited filmindeki Jack Whitman karakterinin filmde merak edilen aşk hayatını, küçük bir pencereden anlatan Hotel Chevalier; fondaki romantik Paris manzarası, ardından nostaljik bir tat bırakan soundtrack’i ve çarpıcı replikleriyle yönetmenin uzun metraj hikayeleri gibi sinemanın rüya gerçekliği içine girmenizi sağlıyor.