Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
2022’nin ilkbaharında podyumlar fazlasıyla yeni haber sunsa da modanın en büyük haberi sokaktan geldi: Olduğun kişi gibi giyin; bir de dünyanın olmasını istediğin gibi.
Bazı kıyafetler öylesine büyük bir çekime sahip oluyor ki yanınızdan geçerken bin güneşin kudretini hissettirebiliyor. Collina Strada’nın Brooklyn’de düzenlenen 2022 İlkbahar/Yaz defilesinin kapısında yeni bir yörüngeye girdiğimi hissettim: Misafirlerden biri üzerinde turuncu file bluzu, dökümlü lila fırfırları ve camgöbeği platform spor ayakkabılarıyla rüzgarda salınarak yanımdan geçip gitti. Hillary Taymour’un Brooklyn Grange’ın çatı çiftliğinde karalahana ve fesleğen ekinleri arasında podyum kurduğu defilenin bir başka misafiri ise vintage bir Versace bluz ile şeffaf beyaz pantolon giymiş ve Büyük Set Resifi boyutunda, mercan rengi bir kolye takmıştı. Farklı renkte ojeler sürmüş iki çocuk ön sırada dedikodu yaparken kadın arkadaşları, tüylü balıkçı şapkasıyla kulaklarını kapattı.
Herhangi bir girizgah olmaksızın, defilenin müziği çalmaya başladı ve misafirler şaşkın şaşkın etraflarına bakındı: Defileye çıkanlar misafirler miydi? Her an ön sıradan biri kalkıp yeni-eski, ileri dönüştürülmüş, kitschy giysileriyle podyuma fırlayacakmış gibi bir hava hâkimdi. Vogue ofisinin haftalar sonra bile çalkalanmasını sağlayan bu etkinin tek sebebi izleyicilerin ne giydiği değildi tabii: Kim olduklarıydı. Her türlü geçmişten ve cinsiyetten insana (oyuncu Sasha Frolova ve büyükannesi, şef DeVonn Francis, manken Jazzelle Zanaughtti ve 70’lerine merdiven dayayan, defilelerin mega yıldızı Kathleen McCain Engman yalnızca birkaçı) kucak açan ve onları yücelten bir defileydi bu; modanın dünyayı yansıtma ve dünyayla etkileşime girme biçiminde bir sapmaydı.
Günler sonra, Luar’ın Bushwick defilesinde, ön sırada deri binici pantolonu provoke edercesine pantolonsuz giyen bir adam ile geç kalınca koltuğunu bulamayıp kucağıma konan, göbeği açık bluzlu biri oturuyordu. Her ikisi de, podyumda Raul Lopez’in şehvani ve katı yeni koleksiyonundan tasarımlarla yürüyen Omahyra Mota ve Richie Shazam’ın kinetik enerjisiyle titriyordu. Marni formülü bir adım daha ileri taşıdı: Milano’da sarmal bir sahnenin etrafında oturan misafirler geçmiş sezonlardan parçalar giyiyordu; her bir giysi canlı renkte çizgi, sarmal ve çiçek desenleriyle elle boyanarak geri dönüştürülmüş. Peki, kim defilenin parçasıydı ve kim değildi? 2022 İlkbahar/Yaz koleksiyonlarıyla geçen bir ayda, sınırları bertaraf eden ve bireyselliği ortak fikirden daha çok benimseyen, coşkulu ve yeni bir giyinme biçimi gördük. Bu büyük dönüşüm her yerdeydi: Podyumlarda, sokaklarda, metroda… En muhafazakar çevrelerde bile coşkunluk sık sık karşımıza çıkıyor.
Moda, eklektik olana karşı her zaman bu kadar hoşgörülü değildi. Sözde “hesaplaşma” yılımız toplumda umduğumuz bütün değişiklikleri getirmemiş olsa da tasarımcılara; desenlerin birbirine karıştığı, eteklerin pantolon üzerine giyildiği ve göbeği açıkta bırakan giysilerin kalın tabanlı siyah bot kadar sıradan olduğu New York, Şanghay, Lagos, Tokyo ve Paris gibi moda başkentlerinin kaldırımlarındaki stili podyuma taşıyabilmeleri için güç verdiği kesin. Podyumdaki insanlar ile defileyi izleyenler arasında bir dönem son derece keskin olan çizgi belirsizleşmekle kalmayıp tamamen silindi.
“İnsanların bir şeyleri sırf beğendikleri için giydiği eski günlere dönmüşüz gibi” diyor uzun süredir Vogue’un sokak stili fotoğrafçılığını yapan Phil Oh, ilkbahar koleksiyonları dışındaki ortamı anlatırken. “Amaç bir şeyi sırf trend veya havalı diye değil, hakiki kişiliğinizi yansıttığı için giymek.” Bu, kulağa pek radikal bir duruş gibi gelmeyebilir fakat sosyal statüden, toplumsal cinsiyet rollerinden, vücut tipinden ve vesileden bağımsız bir giyim seçiminde bulunmak, dünyanın genelinde devrimsel bir fikir niteliği taşıyor. Bildiğiniz tüm o moda diktelerini bir düşünün: İşçi Bayramı’nın hemen ardından beyaz giyilmez, erkekler etek giymez, yanlış kıvrımı vurgular endişesiyle yatay çizgi kullanılmaz… “Eskinin” düsturunda kadınsılık zarif topukluları, erkeksilik ise takım elbiseyi şart koşuyordu. Dijital çağda doğan, moda takıntılı yeni jenerasyon bu fikirlere kafa tutmakla kalmıyor; tüm insanları kapsayan ve temsil eden yeni bir moda dünyasını yansıtmak üzere tüm o eski fikirleri yerle bir ediyor.
Müzisyen ve manken Angel Prost, Collina Strada’nın defilesinde yıldız bir role sahipti: Kardeşi Lulu ile podyumda yürüdükten hemen sonra grupları Frost Children ile birlikte canlı bir tekno-rock performans sergiledi. 2022 İlkbahar/Yaz sunumları dünyanın dört bir yanında devam ederken Prost’un Chloé, Marni, Celine, Miu Miu ve daha birçok marka için podyuma çıkarak şahane bir sezon geçirdiğini de not düşelim.
New York’un Aşağı Doğu Yakası bölgesinde kahve içmek için buluştuğumuzda Prost, sayısı onu aşkın, çatışmalı ve uçuşan katmanlarıyla bir hayal gibi çıkageldi: “Miu Miu’daki görünümümden” esinlenerek yünden pileli eteğin altına giydiği çiçek desenli vintage kot pantolonu, boyundan bağlı bluzu, Collina Strada pembe kapüşonlunun altına giydiği kroşe yeleği ve upuzun inci kolyesi. Prost’un, markanın 2022 İlkbahar/Yaz Erkek Giyim videosunda kaftan giyen baş rahibeyi canlandırınca hediye ettiği kuğu grisi Celine çantası, sevimli Japon karakterlerin süsleriyle kaplı. “Giydiklerim konusunda biraz gürültücüyüm sanırım” diyor ve bazı tasarımcıların, gardırobundan sezonluk referans olarak kullanabilecekleri parçalar rica etmeye başladığını ekliyor: “Fakat bunun büyük bir sebebi içeride kapalı kalıp hayal kurarak, film izleyerek, dünyanın dönüşebileceği şeye dair ilham toplayarak geçirmiş olmam. Şimdi bu hayalleri giydiklerimle gerçeğe dönüştürmeye çalışıyorum.”
Fantezi, hayaller ve çocuksu bir merak duygusu modanın yeni nesil stil yıldızlarını şekillendiriyor; fakat bu, bir hevesten fazlası. Kendisi transseksüel olan Prost stilini eğlenmek değil, kendini gerçekleştirmek için kullanıyor. “Müziğimin ve giyim stilimin büyük bir kısmı, yaşandığını asla görmediğim bir fantezi” diyor. “Giyinme biçimim artık bu tür fantezilere daha özürsüz meyil ediyor.”
Taşkınlık ve kabul birbirine paralel olgular. Modanın kuralları öğrenip sosyal medyada kırarak, kendi topluluklarını oluşturarak ve kendi stil gündemlerini belirleyerek edindiği yeni gardı bu. Pandeminin Kendin Yap ve zanaat alanlarına ilgiyi yadsınamaz biçimde artırdığı TikTok’ta Z jenerasyonu, JW Anderson’ın yeni hırkasına imrendiği kadar kendi hırkasını da yapıyor ya da dönüştürüyor. Miu Miu’nun 2022 İlkbahar/Yaz “açık göbek çılgınlığı” defilesinin ardından manken ve influencer Devon Lee Carlson, Miuccia Prada’nın podyumundan aldığı esinle, vintage bir takım elbiseyi biçip göbeği açık blazer ve mikro eteğe dönüştürdüğü bir video hazırladı. Çok değil, henüz 10 yıl önce bu asla kabul görmezdi fakat günümüzde Dua Lipa gibi mega yıldızları yeni sezon Blumarine giyerken gördüğümüz kadar vintage Jean Paul Gaultier ile de görüyoruz.
“Artık kural kalmadı; istediğiniz kadar tuhaf, istediğiniz kadar yaratıcı olabilirsiniz” diyor aksesuar tasarımcısı Susan Korn; yakın zamanda açtığı Susan Alexandra mağazası Aşağı Doğu Yakası için kreatif bir üs hâline geldi bile. “Ofisim Dimes Meydanı’nda” diyor ismini Dimes restoranından alan bölgeyi kast ederek: “Pencereden baktığımda dünyanın en ilginç insanlarının nasıl giyindiğini görebiliyorum. Akışkanlığa ve ifadeye fazlasıyla alıştık; saçmalıktan, muazzamlıktan ya da abartıdan çekinmiyoruz.”
Peki, kuralların böylesine dizginleyemediği bir çağda moda büyümeye ve gelişmeye devam edebilir mi? Gerek gerçek gerek dijital hayatlarında en hakiki kimliklerini yaşayan moda takıntılı yeni jenerasyona hitap etmek istiyorsa evet. “Her gün yeni bir giysi deniyorum” diyor Prost. “Aynaya bakıp hislerimi tartıyorum; ne kadar çılgınca olursa olsun hep şöyle düşünüyorum: ‘Evet, kesinlikle güzel oldu. Bu, benim.’”