Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Aklında dergici olmak vardı. Stajyer olarak ünlü moda editörleri Fran Burns ve Max Pearmain’ın çekimlerinde bulununca, ona cazip gelenin giysilerle çevrili olmak olduğunu anladı. Bu sezon podyuma yolladığı, kolları omuzdan dirseğe kadar balon gibi şişen tafta bluzlar, dergilerin bahar sayılarında bir nakarat gibi tekrarlandı. Sahnesinde bir ergenin dağınık odası ve 90’lar vardı. Cool olmak, çaba göstermeden havalı görünebilmekti ve Williams’ın tasarımları bu formüle sahipti. 2015-16 Sonbahar/Kış defilesi, Ashley Williams’ın Londra Moda Haftasındaki ikinci solo koleksiyon sunumuydu. Koleksiyon notlarında 1980’lerden bir Beastie Boys şarkısı Girls’den dizeler vardı: “Kızlar / Tüm istediğim kızlar/ Ve sabah kızlar var/ Çünkü akşam da kızlar...” 2017 İlkbahar/ Yaz defilesinin sahne arkasından Ashley Williams’ı seven ve Ashley Williams giyen birkaç isim sayarsak; Adwoa Aboah, Alexa Chung, Clara Paget ve Pixie Geldof; tasarımcının istediğine kavuştuğunu söylemek mümkün.
Markanın ardındaki isim Johanna Senyk. Tasarım kariyerine 2012 yılında dizayn ve fonksiyonelliği bir araya getiren vinil yağmurluklarla başladı. Geçtiğimiz yaz Andam Ödülüne layık görülen Senyk, kariyerinin ilk duraklarından, moda editörlüğü yaptığı Crash dergisine, yıllar sonra ödüllü bir tasarımcı olarak şöyle söyledi: “Koleksiyonlarım güçlü ve bağımsız kadınlara hitap ediyor. Tasarımlarımı kendi kazandıkları parayla aldıklarını, erkeklerin neyi beğenip beğenmediğini umursamadan giyindiklerini hayal ediyorum. Fransa’da ortam kasvetli: Markalar var ki, bir dişçiyle evlenip pahalı çantalara sahip olmayı hayal eden kadınlara hitap ediyor. Bazıları da kimseyi rahatsız etmeyen, göz korkutmayan sevimli kızları giydiriyor. Bense yaşayan, dışarı çıkan, yaratan, dans eden, âşık olan; böylesi arkadaşlarım ve kadınlar için güçlü bir gardırop tasarlamanın peşindeyim.” Johanna Senyk, motorcu botlarıyla buluşturduğu parizyen kılıkları, fark yaratan yenilikçi dokuları ve “şeffaf” yaklaşımıyla, gücü tasarım diline tercüme edebilenlerden.
Kendisini de tasarımları kadar seviyoruz; hoş çocuk. 300 bine yakın takipçisi olan Instagram hesabından bir Jacquemus güzellemesi: “Jacquemus, gece hayatına, partilemeye, böyle şeylere dair değil; daha çok meyveler ve sebzeler, çimlerde yuvarlanmaya dair.” Jacquemus’nün “Orada gülümseyen tatlı insanlar var” dediği memleketi Güney Fransa’daki Provans’da, kilden yapılan geleneksel Noel figürlerine Santons de Provence deniyor. Santons de Provence, dantel biyeli geniş önlüklü bluzlar, uzun kloş etekler gibi bölgenin geleneksel giysilerini giyiyor. Tasarımcı, 2017 İlkbahar/Yaz koleksiyonunda bu minik figürlerden esinlendi. Jacquemus, Paris Moda Haftasında ilk koleksiyonunu sunduğu 2014 baharından bu yana, kesim konusundaki uzmanlığı ve yenilikçi formlarıyla dilimizde. Geleneksel sayfiye giysilerinden modern ve arzulanır bir gardırop yaratabilen; bu koleksiyondan puantiyeli bluzlar giyen Jeanne Damas’ın cazibesine cazibe katabilen de bu yetenek.
Sander Lak, markası Sies Marjan ile ilk çıkışını 2016 Sonbahar/Kış sezonunda, New York Moda Haftasında yaptı. Beyonce’nin, bu ilk koleksiyondan volanlı bir elbise ile görülmesi, Siej Marjan’ın hızlı yükselişinin sebeplerinden yalnızca biri. Lak, sıradan elementleri couture yaklaşımıyla buluşturuyor; duş perdesine benzeyen polyester bir floral kumaşı zarif bir elbiseye dönüştürebiliyor. Tasarım sürecine daima renk paletiyle başlayan Lak’ın bahar koleksiyonunda floresan renkler ve akıcı siluetler var. Bu arada Sies Marjan’ın platform terlikleri, sezonun hit aksesuarlarından biri.
Marta Marques ve Paulo Almeida, Portekiz’in Porto şehrinde, Citex moda okulunda okurken tanıştılar. Marques, Vivienne Westwood’da, Almeida ise Preen’de staj yapmak üzere Londra’ya taşındılar. Central Saint Martins’de moda master’ı yaptılar ve Marques’ Almeida’yı okulun son yılında kurdular. 2015 yılında LVHM ödülünü alan tasarım duo’su, özenle yıprattıkları denimlerle gönülleri çeldi ama bu kadarla kalmadı. Tasarımcıların farklı stilleri, farklı materyalleri aynı hikayeye dahil edebilme yetenekleri de ayrıştırıcı. Punk ve barok temalarını birlikte servis eden 2017 İlkbahar/Yaz koleksiyonlarında görüldüğü gibi, brokar ve püsküller, çizgiler ve danteller kendi aralarında güzelce geçinebilirler. Ve bir not: Tasarımcılar bu bahar podyumlarında, Instagram’da takip ettikleri kızları model olarak ağırladılar.
New York merkezli Hood by Air, defilelerini 2017 Sonbahar/Kış sezonu itibariyle Paris Moda Haftasına taşıyacaklarını Ocak ayında açıklamıştı. Şehir, Hood by Air’in yabancısı değildi zira Shayne Oliver, cinsiyet ayrımını yok sayan couture eğilimli erkek koleksiyonlarını sunmak için Paris’i seçmişti; sıra kadın koleksiyonlarındaydı. Markanın mesaj içeren tasarımlarıyla; farklı güzellik anlayışlarını temsil edenlerin, transların yürüdüğü şovlarıyla bolca konuşulduğu bir dönemdi. Mart ayında Paris’te yapılacak defilenin günler kala iptal edildiği haberi, Hood By Air’in bir o kadar daha konuşulmasına yol açtı. Shayne Oliver, 2017 baharında, geleneksel Wall Street takımlarını kendine has üslubuyla yeniden yorumladı; giysileri bozup yeniden tamamladı. Moda kritikleri, Oliver’ın enteresan siluetlerinden, düşündüren sloganlarından heyecan duyuyor. Çünkü Vogue Runway’den Alexander Fury’nin de söylediği gibi, “Tasarımlarıyla insanlara sesleniyor. Bu giysiler zamanımızın birer ürünü; hiyerarşiyi ve elitizmi reddediyor.” Shayne Oliver’a sorarsanız o, queer ve yeraltı kültüründen ilham alan bir tasarımcı değil; sadece neye önem veriyorsa onu yapıyor.