Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Suzy Menkes, Londra V&A’deki Horst sergisini değerlendirdi.
Resim: 1 Temmuz 1939 daki Vogue kapağında Muriel Maxwell
Teknik ressam elinden çıkmışa benzeyen siyah beyaz çizgiler dar bir alanda, geometrik yer döşemelerine paralel olarak ilerleyerek, zarif modellerin çerçeveli fotoğrafları arasından geçip, cansız mankenler üzerinde sergilenen elbiselere ulaşıyorlar.
Londra’daki Victoria & Albert Müzesi’ndeki bu serginin açılış günü duvarda üçboyutlu sade harflerle tek bir kelime yazıyor: HORST
Bu sergi, 60 yıllık son derece verimli meslek hayatına Bauhaus’tan başlayıp “haute” moda alanında zirveye ulaşmış olan bir fotoğrafçıya saygı duruşu.
Serginin küratörü Susanna Brown’ a büyük alkış aldıran etkinlik, “Horst: Photographer & Style”, ( 4 Ocak’a kadar görülebilir) fotoğrafçının hayatı ve çalışmalarını büyük bir özen ve netlikle gözler önüne seriyor.
Sergiyi gezmeye, sanatçının otuzlu yıllarda ünlü olmasını sağlayan ışık ve gölge oyunlu, adeta ikona haline gelmiş eserlerinin incelendiği alanla başlıyorsunuz.
Resim: Akşam yemekleri için takım ve şapka, Schiaparelli, 1947
Ardından Horst’un Dali ve sürrealistlere olan tutkunluğunu yansıtan eserler ile beyazperde’nin Rita Hayworth ve Ginger Rogers gibi yıldızlarına ait portre fotoğraflar geliyor. Derken, 94 adet Vogue kapağı ve Condé Nast arşivinden yeni basılan 25 fotoğrafla bir renk cümbüşünde buluyorsunuz kendinizi.
Serginin tamamına son derece zarafetle ifade bulan çok derin bir bilgi ve saygıdeğer bir enerji hakim.
Resim: Léonide Massine’nin Bacchanale balesi için Salvador Dali tarafından hazırlanan kostümler, 1939
Susanna Brown, Horst sergisinin küçük bir kısmını da sanatçının özel çalışmalarındaki stilize erotizme ayırmış. Seksenlerdeki Robert Mapplethorpe’un cüretkar çalışmalarının öncüsü sayılabilecek, fotoğrafçı tarafından ellili yıllarda gerçekleştirilen, erkek bedenlerin birbirine dolanmış pozları bu bölümde yer alıyor. Horst’un kamerasının lensi vasıtasıyla yaratılan bu vücut heykellerinin Elton John/ David Furnish çifti tarafından sergiye ödünç verildiğini görüyorum.
Birlikte hiç çalışmamış olmamıza karşın Horst’la ilginç bir bağımız, benzerliğimiz olduğunu düşünürüm hep. Windsor dükü ve düşesi hakkındaki kitabım “The Windsor Style” için araştırmalarım sırasında Horst’un hayat arkadaşı Valentine Lawford tarafından Long Island, Oyster Bay Cove’daki evlerine davet edilmiştim, orada 1930 da mimar Le Corbusier’in yanında çıraklıkla başlayan ve ömür boyu gelişerek devam eden bir modernizmin etkilerini hissetmiştim.
O yalın çizgili atmosferin arasına romantik dokunuşlar gibi serpiştirilen Christian Berard resimleri, renkli desenli, Tunus halıları ve evi çevreleyen yemyeşil bakımlı bahçe çok etkilemişti beni.
Resim: The Windsor Style kitabımdaki Horst tarafından çekilen Wallis Simpson ve Windsor Dükü’nün, köpekleriyle verdiği poz.
Valentine Lawford, hala o kusursuz İngiliz diplomatı havasındaydı o gün, tıpkı Horst ile karşılaşıp birbirlerine aşık oldukları 1947 yılında olduğu gibi. Birlikte ayakkabı kutularına doldurulmuş zengin bir arşivde, Windsor’ların Paris’teki evlerinde çekilen, tahttan el çektirilmeden önceki döneme ait kraliyet eşyaları arasındaki pozlarıyla, Wallis’in canlı hayvanlarıyla aynı boyuttaki Meissen pug köpekleri şeklindeki yastık koleksiyonufotoğraflarına baktık.
Horst’un bir çok eseri çok iyi tanınır, bu ikonik fotoğraflar çoğumuzun hafızasına kazılıdır: Divana uzanmış Coco Chanel’in, hülyalı bir şekilde uzaklara bakarken profilden fotoğrafı ya da Marlene Dietrich’in ağırbaşlı ve ciddi siyah döpyesi ve şapkasıyla, buğulu gözleriyle yarı kapalı gözkapakları arasından bakarkenki pozu gibi.
Resim: Marlene Dietrich , 1942
Ve tabii ki gerçekten ikonik olarak tanımlanabilecek o meşhur fotoğraf: Horts’un 1939 da savaşın başında Paris’ten New York’a kaçmadan önce çektiği son fotoğraf olan dantelli Mainbocher korseli kadın pozu.
Sanatçının konu mankenleri de efsanevi isimlerdi, mesela 1941 New York’undan dudaklarını süzerek poz vermiş kaprisli güzel Gloria Venderbilt. Bir diğer isim de Chanel’in klasik siyah takımı ya da Molyneux leopar derisi kürkü aynı zarafetle taşıyan İsveçli manken Lisa Fonssagrives.
Serginin küratörü, Horst için “Işık sihirbazı” tanımlamasını yapıyor. Brown, çok iyi bildiğimiz pozların çeşitli varyasyonlarına da ulaşmayı başarmış böylece bizi o portrelerin oluşum sürecinde bir gezintiye çıkarıyor. Mesela, Horst’un hala hayatta olan tek mankeni Carmen Dell’Orefice’in 1946 da yüz masajı alırkenki fotoğrafı önce karşıdan, ardından da bildiğimiz o dramatik efekti yaratan açıyla çekilmiş.
Sergiye eşlik eden ve çok detaylı bir araştırmanın sonucu olan kitapçıkta ünlü manken, Horst’un saçının arkasındaki saklı güzelliği nasıl görmeyi başardığını anlatıyor.
Sergideki kıyafetler, dönemin ünlü tasarımcılarına ait, Chanel, Lanvin, Maggy Rouff ve Vionnet gibi. Fotoğraflarda görünenlerin tıpkısı olmasalar da benzer moda çizgilerine sahipler, metalik, adeta akışkan kumaşlar, siyah kurdeleler ya da yansımalı kıvrımlar. Elbiseler öyle küçük ki özel cansız mankenler ısmarlanmak zorunda kalınmış.
Resim: Mainbocher için Detolle korse, 1939
Işık ve gölge oyunlarıyla dolu ilk salondan Dali yıllarının parlak ve cesur renk patlamasına düştüğünüz ikinci salona geçiş amaçladığı etkiyi yaratıyor. Bu bölümde Horst’un Elsa Schiaparelli ve Dali ile olan çalışmaları, iki dünya savaşı öncesindeki Paris’in üretken yaşantısında görsel sanatların kapladığı yeri vurguluyor.
Sizi yeni sürprizler karşılıyor burada, Mainbocher’in korse pozu öncesi Horst’un karakalemle yaptığı eskiz çalışmaları ve dijital olarak sayfaları çevrilebilecek şekilde sergilenen çizim defterleri gibi.
Sergiye eklenen 21. Yüzyıl efektlerinden biri de bir ekrana dokunarak açabileceğiniz dergi yazıları ve bu yazılar için Horst’un çektiği, -kendi bahçesi ve evi de dahil olmak üzere- ev ve bahçe fotoğrafları.
1935 teki, kırmızı kadifeler içindeki Prenses Sherbatow fotoğrafından itibaren sergilenen etkileyici Vogue kapak fotoğraflarına bakarken keşke bunlar da dijital çizimler gibi sergilenseydi de bütün o Vogue sayılarındaki içeriği görebilseydik diye geçti içimden.
Resim: Yaz modası, American Vogue, 15 Mayıs 1941
Horst’un eserlerindeki başka öğeler de beni oldukça etkiledi, savaş sonrası doğa fotoğraflarında bitkilerin, deniz kabuklarının ve taşların yakın çekimleri gibi, oysa Oyster Bay evindeki bahçeden çiftin bu tutkularına ilişkin gözlemlerim olmuştu.
Bu zengin serginin sonuna geldiğinizi düşünürken başka sürprizlerle karşılaşıyorsunuz, Horts’un bir çekim sırasında kaydedilmiş filmi bekliyor sizi. Horst filmde, sonradan geçeceği ustası Baron George Hoyningen-Huene ve Luchiano Visvonti’yi etkilemiş olan o genç Alman delikanlı hala.
Resim: Horst, Lisa Fonssagrives ile 1949 daki bir moda çekimini yönetirken.
Fotoğrafçılık bilgim, bu platin-palladyum baskı teknikleri hakkındaki bütün dipnotları kavrayacak düzeyde değil maalesef.
Ancak her sanat, fotoğraf ve moda tutkununun, V&A daki bu mükemmel sunulmuş sergiden hayranlıkla ayrılacağına eminim.
Resim: Hattie Carniege tarafından tasarlanan elbise, 1939