Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İyi yaşam teması hayatımızda her geçen gün biraz daha geniş bir alan kaplarken, üretim felsefesini bu bakış açısıyla yorumlayan markaların sayısındaki artış mutluluk verici. Anadolu kültür mirasını sofralarımıza yansıtan ANATOLI markasının Kurucusu ve Kreatif Direktörü Beyhan Bağış ile; sofra kültürü, zanaat ve iyi yaşama dair bir sohbet gerçekleştirdik.
İyi yaşam teması hayatlarımızda her geçen gün biraz daha geniş bir alan kaplarken, üretim felsefesini bu bakış açısıyla yorumlayan markaların sayısındaki artış mutluluk verici. Anadolu kültür mirasını sofralarımıza yansıtan ANATOLI markasının Kurucusu ve Kreatif Direktörü Beyhan Bağış ile; sofra kültürü, zanaat ve iyi yaşama dair bir sohbet gerçekleştirdik.
Sofraya, el işçiliği ve tasarıma değer veren biri olarak Beyhan Bağış’ı biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? Kurucusu olduğunuz Anatoli markasının yolculuğu nasıl başladı?
Misafir ağırlamak, sofra kurmak ve hediyeleşmek Anadolu topraklarının en kadim ve en kıymetli değerlerinden…2011 yılında Anatoli markası için yola çıkarken bireysel olarak toplumumuza bu topraklara ve kültürel mirasımıza nasıl bir katma değer yaratabiliriz hayalinden yola çıktık. Zanaat, tasarım, geleneklerimiz ve çağdaş yüzümüzü bir araya getiren Anatoli markası da bu hayalin ve de uzun yıllar süren meşakkatli ama bir o kadar keyifli uzun mesailerimizin ürünü oldu.
ABD’de moda yönetimi tahsili yapmış olmanızın ve uzun süreli mağazacılık deneyiminizin Anatoli markasına nasıl yansıdığından biraz bahsedebilir misiniz?
Amerika Birleşik Devletleri‘ne gitmek ve orada eğitim almak da çocukluk hayallerimden biriydi, çok şükür ki bu hayali tam da istediğim konuda eğitim alarak tamamladım. Sadece eğitim anlamında değil, tecrübe anlamında da uzun yıllar Amerikan şirketlerinde ve çok katlı mağazaların farklı bölümlerinde çalışmış olmamın Anatoli markasını yaratırken bana çok güçlü bir alt yapı sağladığını düşünüyorum.
Anatoli’nin bir Türk markası olarak, kültürel miras elçisini rolünü de üstlendiğini söylersek yanılmış olmayız sanıyorum. Bu konuda markanın felsefesini, vizyonunu ve lüksü nasıl tanımladığını bizimle paylaşır mısınız?
Kültürel miras elçiliği yapıyor olarak tanımlanmak hem benim için bireysel olarak hem Anatoli için kurumsal olarak gerçekten bir onur...Marka yolculuğumuzun 12. senesine girerken bu yorumları ve bu gözlemleri müşterilerimizden marka dostlarımızdan sizlerden duyuyor olmak bize büyük bir haz veriyor demek ki hayal ettiğimiz noktaya sağlam adımlarla ilerliyoruz. Pandemi ile birlikte hepimiz lüks tanımının değiştiğini, evrildiğini gördük. Herkes daha özel olanın, daha farklı deneyimlerin, ve daha az bulunanın peşinde... Dolayısıyla Anatoli ve bizim gibi markaların gitgide tüketicinin bu evrilen talebine göre lüksü yeniden tanımlayacağını, ve de özellikle ürünlerin bireylerin kendilerini iyi hissetmeleri için tasarlanması ile yeni lüks platformunun şekil alıyor olacağını düşünüyorum, ki bu süreç çoktan başladı…Marka felsefemiz ve vizyonumuz ise “el yapımı lüks”, yani “handcrafted luxury” olarak tanımlanabilir.
Biraz da ürünler ve tasarım sürecinden bahsedelim. Zanaatkarları, Michael Aram gibi dünyaca ünlü sanatçıları ve üzerinde yaşadığımız toprakları buluşturan koleksiyonların ortaya çıkma süreci nasıl işliyor?
Tasarım sürecinde piyasada eksikliği hissedilen ürünler kadar tabii ki her zaman trendlere, tüketici taleplerine ve marka felsefemiz ile vizyonumuz çerçevesinde tasarlamak istediğimiz ürünlere genel bir bakışla endüstriyel tasarımcılarımız ve tasarım danışmanımız ile yakın bir şekilde çalışarak süreci yürütüyoruz.
Anatoli’nin de katılımcı olarak bulunduğu Paris’te her yıl iki kez düzenlenen Maison&Objet gibi dünyaca ünlü fuarlarda tanıştığımız ve gerçekten aynı tasarım dilini ve bu toprakların kültürel değerlerini paylaştığımız çok kıymetli endüstriyel tasarımcı ve heykeltraş Michael Aram ile de yakın bir diyalog ve çalışma içerisine girdik ve şu anda distribütörlük görevini üstlenmiş bulunuyoruz. Aynı kategorilerde tasarım yapıyor olsak da bizim Anatoli olarak özgün ve farklı duruşumuz ve her zaman emeğe saygı çerçevesinde asla taklit ürün tasarlama ve ticaretini yapma çabası içerisinde olmamamız Michael ve ekibinin çok takdir ettiği bir konu oldu.
Anatoli yaşayan bir birey olsaydı, onu hangi özellikleriyle tanımlardınız?
Tutkulu, çalışkan, vizyoner, trendlere yön veren
Bildiğiniz gibi bugün, iyi yaşam teması artık hayatlarımızın her noktasında yer alıyor. Bedensel ve zihinsel pratiklerin yanı sıra evlerimizde, sofralarımızda kullandığımız ürünler de şüphesiz bu alanın önemli bir parçası. Bu noktada Anatoli nasıl bir yaklaşım izliyor? Sürdürülebilirlik ve lokal üretime destek olma anlayışınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Sürdürülebilirlik aslında son dönemde daha bilinen ve popüler bir terminoloji olsa dahi biz Anatoli’nin marka olarak doğuşundan bile evvel sürdürülebilir bir marka olmayı hayal ettik ve hedefledik… Zaten bu tarz sektörlerde görülen piyasaya hızlı giriş ve hızlı çıkış yapan markalardan olmamamız da bizim sürdürülebilirlik konusuna ne kadar kıymet verdiğimizi ve Anatoli’yi bu çerçevede marka olarak devam ettirmeye çalıştığımızı bence çok net ifade ediyor.
Yerel değerler ve zanaat konusunda da yine pandemiden sonra belki daha da ön plana çıkan bu kavramlarla alakalı olarak zaten marka misyonumuzu yazarken bu kavramları en önde gelen tema olarak konumlandırmış olmamız çok şey ifade ediyor.
Yereli küresele taşımak ve dünü bugüne ve yarına taşımak bizim en önemli hedeflerimizden olmuştu. Yeni dünya düzeninde yeniden şekillenen değer yargılarımız ve önceliklerimiz zaten bu konularla alakalı olarak ne kadar uzun zaman önce bu konulara hassasiyet gösterdiğimizin ve de gündeme taşıdığımızın altını çiziyor. Örneğin biz ilk üretime başladığımızda 18 yaşında bir genç olan Kalemişi ustamız şu anda 30 yaşında bir yetişkin ve maalesef ki vakti ile onun bu işi bırakması durumunda yerine yetiştirecek çırak dahi bulmakta zorlanıyorduk, ama artık durum farklı… Aynı şekilde yerel üretime ve tasarıma katkıda bulunuyor olmak bizim misyonumuzun çok önemli parçalarından biri… Tabii yaptığımız iş ve ortaya çıkan koleksiyonlarımızın bunu çok net yansıttığını düşünüyorum.
Son olarak Anatoli’nin gelecek planları ve yeni koleksiyon hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
Gelecek planlarımız ve yeni koleksiyonlarımıza ilgili olarak da iş birliği yaptığımız farklı kişilikler ve farklı markalarla ses getiren projelere imza atmaya devam etmek istiyoruz... Buna yakın zamanda sürpriz tasarımlarla işbirliğimizi göreceğiniz dünyaca ünlü ressamlarımızdan yaşayan efsane Devrim Erbil’i sayabiliriz. Lansmanını kasım ayında yapacağımız bu koleksiyon bizi çok mutlu ettiği gibi Devrim hocamız ile çalışmak da bizi bir o kadar onore etti.
Genel olarak gelecekle ilgili de son bir yorum yapmam gerekirse tabii ki marka yolculuğumuzda her zaman planlarımız ve eylemlerimiz devam ediyor ancak bazen de zamanın getireceği şeyleri görmek ve ona göre markamızın evrilmeye devam etmesini sağlamak bence en sağlıklısı… Ancak yine de unutmayalım her şey hayalle başlar! O yüzden hepimiz hayal etmeye devam edelim.