Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
New York Post’un Marie Kondo’nun fotoğrafıyla sunduğu “Bahar temizliği kraliçesi düzenden vazgeçti: ‘Kendi evim dağınık’” manşetini okuduğumda hayattan keyif aldığımı itiraf etmeliyim. Disney yapımlarındaki kötü karakterlerin mutluluk kıkırtısından ziyade, haklı çıkmanın verdiği adrenaline teslim oldum.
Başta bağlantıya tıklayıp yazıyı okumaya zahmet etmedim. İki buçuk ve 10 aylık yaşlarında iki çocuklu bir anne olarak kadıncağızın, iç çamaşırlarını gül şeklinde katlamaya artık vakit bulamadığı son derece aşikardı. Zira artık, en sevdiği dinozoru tam olarak bıraktığı yerde bulamayınca, dünyanın sonu gelmiş gibi ortalığı birbirine katan ismi lazım değil kişiyle uğraşmak durumundaydı. (Ya da bu durum bana hastır.)
Fakat ertesi sabah, Kondo’nun kadınları bir sohbete teşvik ettiğini fark ettim. Film yapımcısı Saray Polley şöyle bir tweet attı: “Üç çocuğun ardından evi derleyip toplamaktan ‘nispeten vazgeçtiğini’ söylüyor. Üç çocuklu hâlimizle, giysilerimizi özenle katlamaya bizi ikna ettiği günlerin affı için resmî özür kimden gelecek?” Ardından Polley söz konusu tweet’i silerek kendisi özür diledi ve Twitter’da mizahın daima adresine ulaşamadığından yakındı. Anneler cemiyetinden gelen tepkilerin boyutuysa Greta Thunberg yalnızca özel jetiyle seyahat ettiğini açıklamasıyla eş değerdi. İhanete uğramış hisseden ebeveynlerin öfkesi, son sürat giden bir asteroid gibi Twitter’da kendine yer buldu. Titizlikle düzenlenmiş evleri yıllar boyu salık veren, artık üç çocuk annesi Kondo’nun kendi mantrasını reddetmesi pek hoşlarına gitmemiş olsa gerek. Kondo’yla aramda özel bir yakınlık hissettiğim doğru. İkinci kitabı Spark Joy’u tanıttığı 2016 yılında o - ve dokuz kişilik ekibi! - dolabımı KonMari’lemek için evime geldi. Yayıncılık dünyasında kişisel gelişim kitaplarının Harry Potter’ı sayılabilecek ilk kitabı The Life-Changing Magic of Tidying Up’ın rekor kıran başarısıyla ivme kazanan KonMari çılgınlığının başlarıydı. O dönemde ikimizin de çocuğu yoktu; zaman ne çabuk geçiyor.
Eşlik eden çekim ekibiyle birlikte, acele etmeden dolabımı teftiş ettik ve Kondo’nun nasihatı üzerine, dolaptaki her şeyi yatağın üzerine yığıp her bir parçanın keyif verip vermediğine karar verdik. Tıpkı BCBG yeşil bağcıklı mezuniyet elbisem gibi, artık keyif vermeyen eşyalara teşekkür edip vedalaştım. Bu hafta bu videoyu tekrar izlediğimde her şey fazlasıyla basit göründü. Kabul etmeliyim ki düzenli dolabımın son hâlini gördüğümde, bir özlem duymadım değil. Bu özlem hem giysilerimin bu kadar düzenli kalabilmesine hem de onları düzenleyecek zamana sahip olmaya dairdi. Kışın bir pazar günü öğleden sonrayı, hangilerinin bana gerçekten keyif verip vermediğini anlamak üzere ev çoraplarımı ayıklamakla geçirmek... Fakat zaman kısıtlamasının yanı sıra benim için daha büyük bir engel söz konusu. Tabi, annemin güzel bir hediye olduğunu düşünerek oğluma verdiği, insanın yaşam enerjisini emecek kadar yüksek sesle kükreyen, yaklaşık bir metre büyüklüğündeki T-Rex’ten kurtulmak bana fazlasıyla keyif verecektir. Hatta yakın zamanda bağışlanacak eşyaların arasına gizlemeyi de başardım fakat oğlum “Şu dinozor şeyi” buldu ve yine ilk günkü gibi keyiflendi. Sanırım asıl soru şu: Bir daha görünmemek üzere eşyalarını çöp poşetine doldurmanın bana büyük bir keyif vereceği ev arkadaşlarım bana keyif veriyor mu? Ve bu eşyaların onlara verdiği keyfe değer verebilir miyim?
Kondo’yla röportajımda aldığım notlarıma tekrar göz attım. Dünyanın dört bir yanındaki ebeveynlerin kırılgan ruh durumundan sorumlu tutulmaması gerektiğine katılmakla birlikte, bu yeni beyanı daha da öne çıkaran bazı noktalar da dikkatimi çekti. Spark Joy’un ilk sayfasında Kondo şöyle diyor: “Hayat, ancak evinizi düzene koyduğunuzda başlar.” Bu tutum üzerine bir imparatorluk inşa ederek dünya çapında çok satan iki kitabın yanı sıra, bir Netflix dizisine ve düzenleme eşyaları koleksiyonuna imza attı. Peki, gerçekten kandırıldık mı? Bunun cevabını ben de bilmiyorum. Düzenli bir eve, hayatınızı organize etmek için gerekli zamana ve ruh hâline sahip olmanın getirdiği bir lüks hissi var. Belki de bu bir “eğilim değişimi”dir fakat TikTok’taki “depresyon odaları” ve “kıyamet yığınları”nın ne kadar ünlü olduğunu düşünecek olursak, belki de hayatlarının ne kadar dağınık olduğunu gösterecek kadar dürüst insanları da yeni yeni takdir etmeye başlamış olabiliriz. Peki, tam olarak bunu yapmasına rağmen, neden Marie Kondo’ya bu kadar kızgınız?
Yeni kitabının tanıtımı sırasında tercüman vasıtasıyla verdiği yanıt şöyle: “Bu konudan, kendim için olumlu olacak şekilde vazgeçtim denilebilir. Artık benim için önemli olanın evde çocuklarımla keyifli zaman geçirmek olduğunu fark ettim.” Kondo’nun evinde kıyamet yığınları olmadığına eminim fakat anneliğin hepimizi yıldırdığını kabul etmesi de bir o kadar açıksözlü, belki de cesur bir tutum. Ebeveyn olmanın insanı alçakgönüllü kılan bir yönü olduğunu sık sık duyuyorum; bu durum, klişe olmakla birlikte doğru. Kendinize dair her peşin hüküm, küçücük ve yerinde duramayan insanlar tarafından her gün sınanır. Kondo’nun üç çocuğuyla KonMari yöntemini artık etkili bir biçimde uygulayamadığını söylemesinden daha iyi bir örnek olabilir mi?