Haute Couture Haftası'nın Favori Güzellik Portreleri

Bu koleksiyon, Armani Privé’nin 20 yıllık Haute Couture mirasını kutlayan ışıltılı ve gösterişli bir anıt niteliğinde. Koleksiyonun çıkış noktası, ışık. Sofistike yansımaları 1920'ler estetiğiyle buluşturan defilenin güzellik portreleri de aynı döneme ait. Açılmış kaşlar, yüzde saf bir kanvas yaratırken beyaz ve siyah far geçişinin yarattığı kontrast, bakışları vurguluyor. Kristallerle bezeli saç aksesuarları, ihtişamın dozunu yükseltiyor.

Chanel’in klasik ve güvenilir moda dilini ön planda tutan bu defilede güzellik portreleri de her karakterle uyum sağlayacak bir şekilde Parizyen zarafetini yansıtıyor. Başrolde kırmızı dudaklar var. Rorange'dan vişne çürüğüne, geniş bir ton yelpazesine sahip kırmızı paletinde herkesin kendine göre bir seçenek bulması mümkün.

Bu koleksiyonla çocukluk dünyasının masalsı oyunbazlığına bir gönderme yapan Maria Grazia Chiuri'nin saç ve makyajlarında da aynı sıradışı hava hakim. Kaşlar birbirine yapıştırılarak çizilmiş, oyuncak bebeğimsi bir illüzyon yaratıyor. Mikro örgülere tutturulmuş mohikan saç aksesuarlarıysa eğlenceli, iddialı ve dikkat çekici.

Bu koleksiyon, Giambattista Valli’nin Fas’a olan derin sevgisinden ve özellikle Marakeş’teki tarihi Manera Bahçeleri'nden ilham alıyor. Valli için bu bahçeler, hem zihinsel hem de ruhsal bir denge sağlayan, meditasyon gibi huzur veren bir alan. Siluetlerde de romantizm ve hafiflik ön plandayken saç ve makyajlara da aynı hava hakim. Jet bitişle toplanan saçlara 60'lara göz kırpan saç aksesuarları eşlik ediyor. Ciltler taze bir parlaklığa sahip, elmacık kemikleriyse çiçeklerin en canlı tonlarıyla renklendirilmiş. 

Ludovic de Saint Sernin’in Jean Paul Gaultier için hazırladığı bu baştan çıkarıcı koleksiyon, Le Naufrage (gemi enkazı) temasıyla, denizaltı mitolojisinden korsanlara kadar geniş bir anlatı örgüsüne sahip. Zaten özellikle saç stillerine baktığınızda da ana temanın güzellik görünümlerine nasıl ilham verdiğini net bir şekilde görüyorsunuz. Saç telleri denizden çıkmışsınız gibi ıslak ve yüze dağılmış. Cilt ise ıslak bir yansımaya sahip, bakışlarda ise yakamozları andıran ışıltılara sahip bir far kullanılmış.

Daniel Roseberry’nin Schiaparelli için hazırladığı Icarus koleksiyonu, Haute Couture’ün sınırlarını zorlama ve modayı daha da yükseğe taşıma fikri etrafında şekilleniyor. Modernliğin sadelikle eş anlamlı olması gerektiği fikrine meydan okuyan kreatif direktörün görkemli ve heykelsi silüetleri, minimal ama güçlü güzellik imzalarıyla eşleniyor. Çehrelerdeki kaş belirginliği azaltılarak daha saf bir kanvas yaratılırken monokrom farlar ve cam ciltlerle sıradışı bir sadelik yakalanıyor. Net bitişli topuzlarsa silüetlerin heykelsiliğine atıfta bulunuyor.