Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sağlık, ona göre bir varış noktası değil, ufak ama emin adımlarla yapılan daimi bir yolculuk. Sosyal ilişkilerden ekonomik özgürlüğe ve kariyere, hayata dair her şeyi kapsayan bir küme. Dönüşüm adına tasarladığı her sağlık programı da bu yüzden insan gibi biricik olmalı; yaşam boyu baki kalmalı. Hanan’s Health Realm girişiminin kurucusu Hanan Al Kabra’nın metodu, bu fikirlerle başlıyor. Yirmi yıldır sağlık kulvarında kendini yetiştiren bütünsel beslenme sağlık koçunu, Beşiktaş’taki evinde ziyaret ediyoruz.
Sağlık, ona göre bir varış noktası değil, ufak ama emin adımlarla yapılan daimi bir yolculuk. Sosyal ilişkilerden ekonomik özgürlüğe ve kariyere, hayata dair her şeyi kapsayan bir küme. Dönüşüm adına tasarladığı her sağlık programı da bu yüzden insan gibi biricik olmalı; yaşam boyu baki kalmalı. Hanan’s Health Realm girişiminin kurucusu Hanan Al Kabra’nın metodu, bu fikirlerle başlıyor. Yirmi yıldır sağlık kulvarında kendini yetiştiren bütünsel beslenme sağlık koçunu, Beşiktaş’taki evinde ziyaret ediyoruz.
İnsanların sağlığında içten dışa dönüşüm yaratan bir nevi iç mimar Hanan Al Kabra. 2020 yılında Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamadan sonra veda etmiş doğduğu kente; ailesinin güvenliği için eşi, üç oğlu ve annesiyle yerleşmiş İstanbul’a. “Turist olarak da ziyaret ettiğimiz bu güzel şehre taşınalı 15 ay oldu” diyor, yüzünde geride kalanları da gözeten buruk bir tebessümle. Kırılganlığını göstermekten korkmayan alçakgönüllü tavrında bağırmayan, sessiz bir özgüven gizli. İyi kötü her şeyden olumlu dersler çıkarmayı alışkanlık edinmiş, hayatına eklemeyi öğrenmiş biri Hanan. Kariyeri de annesine 1997 yılında koyulan kanser teşhisiyle nükseden sağlığa ilgisinin bir sonucu. Yenilikten, gelişimden, bilimsel verilerden ilham alıyor; üstüne kendinden özgün parçalar katarak insanlara da ilham vermeyi düşlüyor. Üstelik o “daimi bir öğrenci”. Fransız onkolog, genel cerrah ve beslenme uzmanı Prof. Dr. Henri Joyeux, bağırsak geçirgenliği hakkında evrensel bilinç yaratan Fransız immünolog Jean Seignalet, Dr. Mehmet Öz, Dr. Mark Hyman ve dahası, dünyada parmakla gösterilen, çalışmalarına yön veren mentorları arasında. Belki de bu yüzden kendini “sınırsız” kelimesiyle tanımlıyor; sağlığa, insana, alışkanlıklarımızı kalıcı anlamda dönüştüren küçük büyük her unsura tutku duyuyor. “Çünkü iz bırakmak istiyorum” diyor. Başarısını çözdüğü sorunun derinliğiyle ölçen sağlık koçunun metodu da keşfe ve denemeye değer.
Sağlık kulvarında yolculuğunuz kimlerden ilhamla, nasıl başladı?
İlk mentorum ve ilham kaynağım annemdi. Sakinliğini koruyan, sorularına daima cevaplar arayan, bulamadığında da pes etmeyen ve tüm bunları sakinliğini koruyarak yapabilen, şefkatli, sevgi dolu biridir kendisi. Maalesef ve iyi ki, 30’lu yaşlarında meme kanserine yakalandı. Maalesef çünkü, elbette çok sancılı, zorlu bir dönemden geçti. Öte yandan, iyi ki diyorum. Zira bu deneyim onu daha iyi bir yaşama sevk etti. Bedeninin nasıl çalıştığını ve iyileşmesi için ihtiyaç duyduğu unsurları keşfetti. Üstelik 1997 yılında kanserle ilgili aydınlatıcı bilgilere erişimimiz yoktu. Bugün elimizin altında var olan binlerce kaynağa, bilgiye o günlerde erişebilmek dahi belirli bir zihinsel ve ruhsal direnç gerektiriyordu. Annem, bu direnci sayesinde basmakalıp cevapları reddederek, sorularına yepyeni, alternatif cevaplar aramaya başladı. Ve makrobiyotik felsefeyi keşfettiği anda kendi sağlığı da, tüm ailemizin sağlığa bakış açısı ve yolculuğu da tamamen değişmiş oldu. Benim, sağlık, fizyoloji ve kişisel gelişim yolculuğum da annemin alternatif yöntemlerle kendini iyileştirmesiyle, ondan aldığım büyük güç ve ilhamla başladı. İlk etapta arkadaşlarımızdan, aile çevremizden gelen sorulara verdiğim deneyim odaklı cevaplarla filizlenen bu ilgi, fizyoloji eğitimimle perçinlendi, büyüdü, hayatıma yön veren bir unsura dönüştü. Doktor dahi olabilirdim ama olmamayı tercih ettim, zira hastalıkları iyileştirmekten öte hastalıkları önlemeye adamak istedim kendimi. İlaç reçetelerinden ziyade hayat stili reçetelerinin gücüne inanıyorum.
Hayat stili reçetesi derken ne tür bir yaklaşımdan söz ediyorsunuz? Girişiminizin kalbinde yer alan bio-bireyselliğe de değinerek anlatabilir misiniz?
Bio-bireysellik herkesin farklı ihtiyaçları olduğunu savunan bir fenomen. Tek tip diyet, tedavi veya spor ritüelini reddeder. Her insan zihnen, bedenen ve ruhen biricik olduğundan sağlığımızı ve mutluluğumuzu destekleyecek reçetelerin de kişiye özel tasarlanması gerektiğini vurgular. Örneğin, bir diyet söz konusuysa, size iyi gelen beslenme biçimi bir başkasına, ailenize veya arkadaşlarınıza iyi gelmeyebilir. Sağlık hayatın içinde birçok değişken etkene bağlı, çok boyutlu bir mesele. Hanan’s Health Realm’da danışanlarıma her şeyden önce yaşam stili öğretmemin sebebi de bu. Hayat stili reçetesi derken kastım da, karakterlerine özel stratejiler geliştirerek kendilerine iyi gelenleri keşfetmelerine yardımcı olmak ve bu sayede edindikleri güzel alışkanlıkların hayat boyu kalıcı olmasını sağlamak. Bunlar benim başlıca hedeflerim.
Danışanlarınızın yaşantısında değişim yaratmak için başvurduğunuz özel stratejilere örnekler verebilir misiniz? Nasıl bir yol izliyorsunuz?
DISC dört farklı davranış stiline tekabül eden bir akronim. Dominance, yani sonuç odaklı, sorun çözen, güçlü iradeli; Influence, yani pozitif enerjili, ikna eden, ilişki kuran; Steadiness, yani istikrarı koruyan, destekçi, güvenilir; ve son olarak Conscienciousness, yani sistemsel, yüksek standartları olan, şartlara uyum sağlayabilen;. Bizler de bu dört stilin farklı karmalarıyız. Burada benim rolümse, size kulak vererek hangi stile eğilim gösterdiğinizi keşfetmek ve durumunuza, yaşantınıza, karakterinize, yalnızca size özel bir program geliştirmek. Danışanlarımın hayatında olumlu değişim yaratabilmemin sebebi de bu yaklaşımım. Zira onları harekete geçirebilecek, aksiyona sevk edecek püf noktalarının bilincindeyim.
Sağlığın hayatımızın her alanıyla ilintili olduğunu ve yaşam döngüsünü nasıl özetlersiniz? Bu fenomen günlük kararlarımızı, sağlığımızı, kendimize davranışlarımızı nasıl etkiliyor?
Yaşam döngüsü, öğrenir öğrenmez beni etkisi altına alan, insanlara da öğretmeye değer bir olgu. Buna göre hayatımıza yön veren 12 faktör var: Neşe, maneviyat, yaratıcılık, finans, kariyer, eğitim, sağlık, fiziksel aktivite, ev yaşantısı, mutfakla ilişki, kişisel ilişkiler ve sosyal yaşantı. Bu parçaları büyük bir pizzanın dilimleri gibi düşünün. Her danışanımdan ilk etapta her dilimde nerede olduğunu değerlendirmesini, memnunsa dilimin dış köşesine veya değilse dilimin ortasına bir nokta koymasını istiyorum. Ardından karşılıklı oturup bu noktaları birleştiriyor ve danışanımın geliştirmek istediği alanları belirliyoruz. Tabii bu her şeyden önce, hepimizin çok boyutlu varlıklar olduğunu vurgulayan bir uygulama. Ancak dahası, sağlığa geniş bir pencereden bakmayı, verdiğimiz kararların bu bütüne paralel olduğunu öğretiyor bize. Bağımlılık, duygusal yeme dürtüsü, beslenme bozuklukları… Sorun her ne olursa olsun, neyi neden yaptığımıza dair farkındalığımızı artırıyor. Geleneksel basmakalıp diyetlerin işe yaramamasının sebebi de sağlığa daracık bir perspektiften bakması. Çünkü bu büyük resmi, yani kişinin kendine has fizyolojisini, kişiliğini, o dönemde yaşadıklarını ve günbegün değişen ihtiyaçlarını göz ardı ediyor. Bugün sizi tatmin eden şey yarın etmeyebilir. Tüm bunların iradeyle de bir alakası yok! Zira zayıf sonuçlar, anlaşılamamaktan geliyor. Kişinin o anki durumu, hayatta nerede olduğu, neye ihtiyaç duyduğu, sağlık için en önemli etkenler. Beslenme programları da işte bu yüzden yaşam döngüsü araçlarıyla tasarlanmalı. En iyi sonuca ulaşmanız için sizi çevreleyen fiziksel, duygusal, psikolojik ve sosyal dâhil tüm etmenler göz önünde bulundurulmalı. Yalnızca sizi!
Siz de bu noktada devreye giriyorsunuz, değil mi?
Kesinlikle! Anlamak, sizin de anlamanızı sağlamak, farkındalığınızı yükseltmek ve sorumluluk duygunuzu uyandırarak dönüşümünüze katkıda bulunmak, benim görevlerim. Buradaki anahtar kelime gelişim. Yani, ufak ama emin adımlarla “yaşam döngüsü” dediğimiz çemberde denge yaratmak için çalışıyorum. Ancak bu, yalnızca size göre tanımladığımız bir denge. Evrensel bir denge yok, zira herkesin çemberi birbirinden farklı. Örneğin ben, zaman zaman içine kapanmayı, kitaplara gömülmeyi seven biriyim. Dolayısıyla sosyal hayat söz konusu olduğunda benim kendime koyduğum hedef sizinkinden çok farklı olabilir. Başkalarının olduğu yere varmaya çalışmak, beni de sizi de yalnızca mutsuz eder.
Biraz da mesleğinizin özüne, beslenmeye gelirsek, işe nereden başlıyorsunuz? Danışanlarınıza ne tür tavsiyelerde bulunuyorsunuz?
Keto, Paleo veya aralıklı oruç… Tüm bu beslenme biçimleri hedeften ziyade birer araç benim için. Her birini ihtiyaca göre farklı yerlerde değerlendiriyorum. Ancak kadın danışanlarım için en çok önem verdiğim unsur, hormonal faktörler ve aylık regl döngüsü. Doktorların çok da önem vermediği bir konu bu ancak bedeninizi müthiş etkileyen aylık döngünüzün dört farklı fazına göre beslendiğinizde PMS’ten; kramplardan, ağrı ve sızılardan tamamen kurtulmanız mümkün. Kendimden örneklendireyim. Döngümün üçüncü ve son haftasına tekabül eden luteal ve menstrüel fazda aralıklı oruca ara veriyorum. Güne hormonlarımı destekleyen proteinlerle, sağlıklı yağlarla, örneğin organik yumurta yanında brokoli ve yeşil yapraklı sebzelerle başlıyorum. Beyaz ve siyah pirinç, bu süreçte aşırıya kaçmadan tükettiğim karbonhidratlar arasında. Spor aktivitelerimi de hafifletiyorum. Zira bu, fizyolojik anlamda hormonlarınızın azaldığı, bedeninizi zorlamaktan ziyade ona şefkat göstermeniz gereken bir dönem. Döngümün ilk iki haftasında, yani ovüler ve folüküler fazdaysa aralıklı oruca ağırlık veriyor; besin kulvarında protein, sağlıklı yağ ve renkli sebzelere yoğunlaşıyorum. Bol zeytinyağı ise her öğünümün yegane vazgeçilmezi.
Günlük ritüelinizde vazgeçilmezleriniz neler?
Günlük ritüelim bir önceki gece başlıyor aslında. Yatmadan bir saat evvel mavi ışığa, dijital ekranlara veda etmeye özen gösteriyorum. Uyku, genellikle sağlık sohbetlerinde göz ardı edilse de sağlık için en önemli unsur. Akşam saat 11’de yattığınızda organlarınıza toksinlerden, günün duygusal ve fiziksel kirlerinden arınması için zaman tanımış oluyorsunuz ve bir sonraki güne daha zinde başlıyorsunuz. Fiziksel aktivitenin de ruh hâlinde inanılmaz bir fark yarattığına inanıyorum. Aktivite derken spor salonunda saatler geçirmek, kendinizi hırpalamak değil kastım. Esneme hareketleri yapmak, yürüyüşe çıkmak, doğaya karışmak gibi bedeninizi dinleyerek edindiğiniz değişken ritüellerden söz ediyorum… Okumak da beni mutlu eden, bana son derece huzur verenler arasında. Güzellikteyse tercihimi daima temiz, kaliteli ve beni iyi hissettirecek ürünlerden yana yapmaya özen gösteriyorum.