Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.


Erken alarm sinyallerini ciddiye almak, ilişkiyi bitirmek için değil, kendini ve ilişki bağını korumak içindir.
İlişkiler çoğu zaman tek bir büyük krizle değil, fark edilmeden biriken küçük ihlallerle sona erer. Başlangıçta normal görünen bazı davranışlar zamanla ilişkinin dengesini bozar; güveni, sınırları ve benlik duygusunu aşındırır. Bu yüzden bir ilişkinin sağlığını belirleyen şey yalnızca yüksek sesli tartışmalar değil, erken dönemde gözden kaçan kırmızı bayraklardır. Sağlıklı bir ilişki, yoğunlukla değil dengeyle, belirsizlikle değil süreklilikle, üstünlükle değil eşitlikle kurulur. Erken alarm sinyallerini ciddiye almak, ilişkiyi bitirmek için değil, kendini ve bağı korumak içindir. Aşağıdaki işaretler, hem flörtün ilk evrelerinde hem de uzun ilişkilerde sessizce beliren alarm sinyallerinden bazıları…
İlişkinin çok erken bir aşamasında gelen aşırı ilgi, büyüleyici sözler ve hızla kurulan gelecek planları etkileyici olabilir. Sürekli iltifatlar, beklenmedik hediyeler ve neredeyse tüm zamanı birlikte geçirme isteği, güçlü bir bağ hissi yaratır. Ancak bu yoğunluk, ilişkinin doğal ritmini bozar. Karşı taraf sizi henüz tanımadan “doğru kişi” ilan ediyorsa ya da bağlanmayı aceleyle tanımlıyorsa, bu durum zamanla baskıya ve duygusal bağımlılığa dönüşebilir. Sağlıklı bir yakınlık, hızdan değil; karşılıklı tanımaktan ve sınırların korunmasından doğar.
Flörtte alaycı yorumlar, ima yoluyla yapılan eleştiriler ya da şaka diye geçiştirilen aşağılayıcı cümleler zamanla özgüveni zedeler. Bu tür davranışlar, kişiyi kendini kanıtlama ihtiyacına iter ve karşı tarafın onayına bağımlı hâle getirir. Oysa sağlıklı bir ilişkide çekim, üstünlük kurarak değil; saygı ve eşitlikle gelişir. Size yetersiz olduğunuzun hissettirildiği bir ortamda kalmak, ilişkinin ilerleyen evrelerinde daha derin yaralar açar.
Düzensiz mesajlar, netleşmeyen planlar ve arada gelen ilgi anları… Belirsizlik, umudu canlı tutarken ihtiyaçları askıya alır. Minimum çabayla ilişkiyi askıda tutan bu dinamikte, kişi sürekli beklenti hâlinde kalır ve kendi sınırlarını ikinci plana iter. Oysa gerçekten ilgilenen biri, tutarlı iletişim ve somut adımlarla varlığını gösterir. Süreklilik yoksa, yakınlık da sürdürülemez.
Anlaşmazlıklarda duygularınızın küçümsenmesi ya da yaşananların inkar edilmesi ciddi bir alarmdır. “Abartıyorsun” ya da “öyle bir şey olmadı” gibi cümleler tekrarlandıkça, kişi kendi algısından şüphe etmeye başlar. Sağlıklı bir ilişkide duygular tartışılabilir; ancak kimse karşısındakinin doğruluğunu geçersiz kılamaz. Duygusal güven, haklı çıkma çabasından daha değerlidir.
İlişkinin başında planlar ve hayaller “biz” üzerinden kurulur; gelecek birlikte düşünülür. Zamanla bu ortak dil kaybolup yerini bireysel hedeflere bırakıyorsa, “birlikte ne yapacağız?” sorusu yerine “ben ne istiyorum?” öne çıkıyorsa, bu her zaman sağlıklı bir bireyselleşme anlamına gelmez. Çoğu durumda, kişinin ilişkiyi zihinsel olarak geri plana almaya başladığını gösterir. Bu noktada ilişki, iki kişiyi aynı yönde tutan ortak amaç ve bağlılık hissini yavaş yavaş kaybeder.
İlişkinin ilk dönemlerinde partneri tanıma isteği güçlüdür; sorular samimidir, verilen cevaplar gerçekten dinlenir. Zaman geçtikçe bu merak azalabilir. Sorular alışkanlıkla sorulur, cevaplara ise eskisi kadar dikkat edilmez. Bu noktada iki kişi hâlâ birliktedir ama birbirlerinin iç dünyasına temas etmemeye başlarlar. Bu süreçte dile getirilmeyen kırgınlıklar ve rahatsızlıklar, ortadan kaybolmaz. Aksine, konuşulmadıkça birikir. Biriken bu duygular zamanla tek tek olaylardan bağımsız bir yorgunluğa dönüşür. Kişi artık belirli bir soruna değil, ilişkinin tamamına karşı mesafe hissetmeye başlar.

Fotoğraf: Alamy
Duygusal ve fiziksel temas azaldığında bunu rutine bağlamak kolaydır; oysa çoğu zaman bu, içsel uzaklaşmanın bedensel yansımasıdır. Birlikte olmaktan çok yalnız kalmanın huzur vermesi, ilişkinin yük gibi algılanmaya başladığını gösterir. Bu aşamada ayrılık, bir kayıp olmaktan çok yükten kurtulma ihtimali gibi görünür.
Sağlıklı bir ilişkide kişi kendini savunmak zorunda hissetmeden konuşabilir; duygularını rahatça ifade edebilir. Ancak kırılganlık karşılık bulmadığında, duygular küçümsendiğinde ya da sürekli yanlış anlaşıldığında bu güvenli alan zedelenir. Böyle durumlarda kişi tartışmak yerine geri çekilmeyi seçer. Bu geri çekilme çoğu zaman fark edilmez, çünkü sessizce olur. Ancak tam da bu sessizlik, ilişkiyi kalıcı olarak zayıflatan en önemli kopuş biçimidir. Eğer bu noktada ilişkiyi onarmaya yönelik bir çaba gösterilmezse, aradaki mesafe zamanla kalıcı hâle gelir.
İlişkide sevgi zayıfladıkça, anlayış ve sabır da azalır. Başta hoş görülen küçük alışkanlıklar zamanla rahatsız edici gelmeye başlar. Tartışmalar sorunları çözmek için değil, kimin haklı olduğunu göstermek için yapılır hâle geldiğinde ilişki yıpranır. Bu tartışmaların ardından bir onarma, telafi ya da yakınlaşma çabası gelmiyorsa, taraflar ilişkiyi yavaş yavaş duygusal olarak terk etmeye başlar.