Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İstanbul, iki yaz insanına tatsız bir sürpriz yaparak, yazdan kalma bir önceki günün aksine bulutlara bürünüyor. Yine de şanslıyım, sohbet etmek üzere buluştuğum kişi Alina Boz. Alina’nın sakin ve pozitif enerjisi bana tam da tahmin ettiğim gibi dışarıda yağan yağmuru unutturuyor.
İstanbul, iki yaz insanına tatsız bir sürpriz yaparak, yazdan kalma bir önceki günün aksine bulutlara bürünüyor. Yine de şanslıyım, sohbet etmek üzere buluştuğum kişi Alina Boz. Alina’nın sakin ve pozitif enerjisi bana tam da tahmin ettiğim gibi dışarıda yağan yağmuru unutturuyor.
Alina Boz’la buluştuğumuz salı günü sanki o haftanın güneşli pazartesi ve çarşamba günlerinin arasında konumlanmıyor, başka bir mevsimden gibi… Sabah uyandığımda karşılaştığım yağmur bir türlü dinmek bilmiyor. Tesadüf bu ya, Alina da ben de yaz insanıyız. Yine de daha önce tanışmadığım genç oyuncuyla karşılaşacağım için heyecanlıyım; ekranlardan bildiğim pozitif hâlinin günün karanlığını dağıtacağına emin bir şekilde yola çıkıyorum. Keyifsizliğe mahal yok, ne de olsa önümüz bahar. Alina’nın sohbetimizin sonlarına doğru söylediği gibi: “Bahar her şeyin iyiye doğru gittiği bir geçiş zamanı gibi, insanın ruhuna yansıyor. ‘Her şey güzel olacak’ dedirtiyor.” Sahiden de buluştuğumuzda karanlık dağılır gibi oluyor; Alina’yla yağmura inat bahardan, yazdan, gelecekten, hayallerden bahsediyoruz.
“Bazen dışarıya çok yansıtamasam da mutluluğu gerçekten hissetmek istediğim zaman her yerde bulabiliyorum: İçimde heyecan uyandıran bir çekim setinde, uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla buluştuğumda ya da tek başıma arabayla seyahat ederken…” diyor Alina, böylece kendisi hakkındaki düşüncelerimi daha sohbetimizin başında kanıtlamış oluyor. Zira ona göre mutlu olmak çok da zor değil, insanın sadece ne hissettiğini fark etmesi gerek. “Bazılarının çok büyük beklentileri oluyor, onların aksine ben daha minimal düşünenlerdenim. Mutlu olabileceğim yerde kendimi geliştirerek kazandığım başarılar gayet yeterli benim için. Hatta başarıya ulaşmanın biraz da başarısızlıktan geçtiğine inanıyorum, insanın yaratıcılığı için olumsuzluklar da çok kıymetli. Neyse, yolun sonunu şimdiden düşünmek çok sıkıcı, akışın keyfini çıkarmak lazım” diye gülümseyerek anlatmaya devam ediyor. “Henüz yolun çok başındayım” dese de bu sözlerin üzerine aslında ne kadar tecrübeli olduğunu düşünüyorum.
İnsan elinden geldiği kadar çabalasın, doğru kararlar almaya çalışsın, yine de hayatı boyunca birçok kez başarısız olmayı tatmak zorunda. “Bunu bilmemize rağmen başarısız olma ihtimali herkes gibi beni de endişelendiriyor; ama artık o an geldiğinde beni aşağıya çekmesine izin vermeden yanlışımı düzeltip tekrar denemem gerektiğini kafaya koydum” diyor Alina. Hata yapmaktan korkmadan cesur adımlar atmak da bir diğer kuralı. Küçük yaşta başladığı oyunculuk mesleğini aslında tesadüfi bir şekilde, korkusuzca cesaret ederek seçtiğini söylüyor ve ekliyor: “Her şey kendiliğinden gelişti ve ben de severek devam ettirdim bugüne kadar. İyi ki de öyle olmuş.” Gelecekte onu ne beklediğine çok takılmadığından bugün sahip olduğu başarıyı o zamanlardan tahmin edememiş, “Hayırlısı” diyerek, sevdiği ve mutlu olduğu şeyi yapmaya devam etmiş: “Evet, bugün geldiğim noktayı tahmin edemezdim ama umudum hep vardı” diyor.
Alina’nın hayatının dönüm noktası saydığı, bugün İstanbul’un yağmurlu havasına rağmen güneşli günler hakkında sohbet etmemizi sağlayan enerjisiyle tanışmamıza vesile olan karar, Rusya’dan Türkiye’ye taşınma kararı olmuş. “Tüm hayatım baştan sona değişti” diyor. Öyle ya, bu karar yalnızca ülkesini değiştirmekle kalmamış Alina’nın, yepyeni bir dünyayla ve milyonlarca hayranıyla tanışmasını da sağlamış. Bugün mutlu olduğunu biliyorum; ancak arada geçmişe, kameraların etrafta olmadığı günlere özlem duyup duymadığını da merak etmeden duramıyorum: “Kendime kaçabileceğim alanlar yaratarak yaşadığım için çok problem yaşamıyorum bu konuda. İş söz konusu olmadıkça günlük hayatımda her zaman sadece Alina olabileceğim yerleri tercih etmeye çalışıyorum” diyor.
Ânın ve devam eden yolculuğun tadını çıkarmaya çalışan Alina, bir yandan da herkes gibi gelecek daha güzel olsun diye kafa yoruyor. “Bugüne kadar çok güzel yolculuklar yaşadım, hem hayat verdiğim karakterlerin iç dünyaları benim yolculuğuma dokundu, hem de ben onlara dokundum” diyor sonra. Hatta kim bilir, belki de üzerinde en çok iz bırakacak karakterle henüz tanışmamıştır; bu fikir bile onu daha çok heyecanlandırmaya yetiyor. Peki, çalıştığı sektörle alakalı her şey sahiden böylesine parlak mı; yoksa yağmurlu, karanlık günler de yaşadığı oluyor mu? Örneğin; sektörde bir kadın oyuncu olmanın olumsuz yönleri neler diye soruyorum: “Sektörde kadınlar olarak zorluklar yaşayabiliyoruz ama ben konunun bu yönüyle değil, global bir problem olmasıyla ilgileniyorum. Toplumun hangi kesiminden olursanız olun, hangi işi yaparsanız yapın, nerede yaşarsanız yaşayın, dünya kadınların kendini güvende hissettiği bir yer değil” diye yanıtlıyor sorumu. Ona kalırsa bu konu herkesin sorumluluğunda, konuşmak yerine bir an önce harekete geçmek şart.
Mesleğinin olumsuz yanlarını kabul ederek, olumlu yönlerine odaklanıyor; zira hayatı iniş çıkışlarıyla kabul edebilen, sakin bir karaktere sahip Alina. “Hatta gitgide sakinleşiyorum sanırım” diyor. Zorlandığı zamanlar olsa da şu an geriye dönüp baktığında o zorlu anları değil, kötü tecrübelerin sonunda aldığı iyi dersleri hatırlıyor. Tereddütlerinden, korkularından, heyecanlarından kaçmıyor; üstlerine yürüyor. Sakin karakteri sağ olsun, bu süreçleri yıpranmadan atlatmayı da başarıyor. Olan bitene biraz ara vermek istediğinde kaçtığı destinasyonsa evi: “Sağlıklı çalışabilmek için insanın kendine zaman ayırması şart bence. Ben de elimden geldiği kadar kendime zaman ayırıyorum. Özellikle sezon boyunca haftanın altı günü çalışılan setlerde kendine az da olsa bir zaman ayıramazsan her şey daha çok zorlaşıyor.” Kendisiyle baş başa geçirdiği bu anlar çok değerli Alina için; ancak özellikle yoğun setlerin olduğu tempolu zamanlarda yakaladığı boşlukları sevdiklerine ayırmaya gayret gösteriyor. “Öncelik hep onlarda. Kendimle kalmaya vaktim ya da ihtiyacım olduğundaysa dinlenmeye, yeni bir şeyler araştırmaya, izlemeye, okumaya zaman tanıyorum” diyor.
Spor yapmaksa hem bedensel hem ruhsal sağlığını koruması için olmazsa olmaz. “Elimden geldiği kadar sporumu aksatmamaya çalışıyorum ve beni mutlu eden hobilerle ilgileniyorum” diyen Alina’nın son zamanlardaki tutkusu uçurtma sörfü. Bir yaz insanı olduğunu düşününce, bu tercihine pek de şaşırmıyorum. “Sörfe bu yıl başladım ve bırakmaya hiç niyetim yok. Tabii benim için bu bir yaz hobisi” dediğinde yağmurlu havaya bakıp yaklaşan bahar fikriyle bir kez daha içimizi ısıtmaya çalışıyoruz. “Doğrusunu söylemek gerekirse çok uzun yıllardır ilk defa bu kadar boş zaman bulabildiğim günler yaşıyorum” diye devam ediyor sonra Alina: “Yeni hobi arayışım her zaman var; hep çok sevmişimdir yeni şeyler denemeyi.” Yeni şeyler deneme tutkusu, konu mesleği olduğunda da geçerli. Mesleğine sadece oyunculuk olarak bakmıyor, sektörün çok yönlü ve çeşitli alanlara açıldığının bilincinde. “Bu yüzden sektörün bir parçası olduğum ve mesleğimi severek yaptığım için kendimi şanslı hissediyorum” diyor.
Sohbetimizin sonuna yaklaşırken dışarıda yağmur yağdığını unutmuşum; sanki bir yaz gününde, sessiz sakin bir verandada oturmuş sohbet ediyoruz. Alina’nın yaşadığı her şeyden ders çıkarabilmesini sağlayan sakinliğine inceden inceye özenerek kendi hayatıma da uygulamak üzere notumu alıyorum. Onun ekranın karşısına geçmeyi başaran enerjisiyle aydınlatacağı daha çok yağmurlu gün olduğuna eminim; karşımdaki genç oyuncunun tecrübelerinin, yeteneğinin, inancının ve hayallerinin onu götüreceği yerin parlaklığını düşündüğümde günüm bir kez daha aydınlanıyor.
Röportaj: Hazal Bayat
Moda editörü: Ceylan Atınç
Film: Fora Norman
Fotoğraf: Mert Terliksiz
Saç: Mustafa Akgül, @tagbeautyofficial
Makyaj: Nuvit Tiryaki
Prodüksiyon: Armağan Merve Bilgin
Moda editörü asistanı: Sıla Aydın
Fotoğraf asistanları: Emre Yılmaz, Gonca Mercan, Furkan Irmak