Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yaratıcı, estetik, çok yönlü, paylaşımcı bir ruh taşıyan tasarım kolektifleri Form&Seek, Lugo Gallery ve tasarım ofisi Studio Sahil’i; güncel tasarım dünyasının bir parçası olmanın yanı sıra uluslararası dinamikleriyle yön veren kurucularından dinliyoruz.
Yaratıcı, estetik, çok yönlü, paylaşımcı bir ruh taşıyan tasarım kolektifleri Form&Seek, Lugo Gallery ve tasarım ofisi Studio Sahil’i; güncel tasarım dünyasının bir parçası olmanın yanı sıra uluslararası dinamikleriyle yön veren kurucularından dinliyoruz.
FORM&SEEK
Uluslararası kariyerinde edindiği başarıyı hem tasarımcı kimliği, hem de kurucusu ve kreatif direktörü olduğu tasarım kolektifi Form&Seek ile yukarı taşıyan Bilge Nur Saltık ile tanışın. İlhamını farklı kültürlerden ve gelenekselin çağdaş tasarımla buluşmasından alan Bilge Nur Saltık, kurucusu olduğu Form&Seek’te tasarım dünyasının ritmini tutan sergi ve enstalasyonlarla birlikte kapsamlı projeler gerçekleştiriyor.
Deneyimlediği kültürlerden, insan davranışlarının nesnelerle olan ilişkisinden ve geleneksel tekniklerin güncel tasarımlarla yeniden hayat bulmasından ilham alan ödüllü tasarımcı, edindiği uluslararası başarılarla bugüne dek radarınıza girmediyse, takibe almak için geç değil. New Design Britain, New York Magazine “35 yaş altı en iyi 20 tasarımcı”, Crain’s Notable Women in Design gibi yerlerden aldığı prestijli ödüllerle başarını taçlandıran ve Victoria & Albert , Cooper Hewitt, Smithsonian ve Het Nieuwe Instituut gibi müzelerde tasarımları sergilenen Bilge Nur Saltık, Form&Seek tasarım stüdyosu ve kolektifi olarak çok yönlü bir yapılanmayı yürütüyor.
Yüksek lisansını Royal College of Art’ta tamamladıktan sonra eğitiminin kendi projesini yönetme becerisine olan katkısıyla birlikte, dönem arkadaşlarıyla kolektif tasarım sergileri gerçekleştirmeye başlayan tasarımcı, bu sergilerin devamında Form&Seek’in temellerini atmış. Hem bir tasarım kolektifi, hem de birlikte ilerledikleri tasarımcılarla kürasyonunu gerçekleştirdikleri tasarım sergileri düzenleyen Bilge Nur Saltık; “İlk sergimizden bu yana dünyanın önemli tasarım fuarlarında ve galerilerde 18 sergi açtık ve 110 tasarımcıyla çalıştık. 2017 yılında ise kendi stüdyomla birleştirerek Form&Seek’i başlattım. Yaptığımız yıllık sergilerin yanı sıra tasarım hizmeti verdiğimiz kendi koleksiyonlarımızı geliştirdiğimiz bir tasarım platformu olduk” diye söze başlıyor ve devam ediyor: “Çoğu kolektif, kendini yaratıcıları bir araya getiren bir şemsiye olarak tanımlıyor. Ben ise yaratıcı kimlikleri yükselten bir platform olarak görüyorum. Baştan beri amacımız el ele verip bizim ve beraber çalıştığımız tasarımcıların işlerini görünür hâle getirmek. Stüdyomuzda da kolektif sergilerimizde de aynı amacı güdüyoruz.” Bugüne dek Milano, Londra, Eindhoven gibi kentlerin tasarım fuarlarında yer alırken, artık galerilerle dönemsel sergi projeleri üzerine de çalışıyorlar. “Tasarımın dünyasına dair ritmi, zaten ekipçe aktif olarak üreten tasarımcılar olduğumuz için rahat yakaladığımızı hatta bizim belirlediğimizi düşünüyorum” diyor ve genç tasarımcılar olarak, bir yapı bünyesinde olmak yerine deneyselliği sürecin bir parçası yapabilme şanslarının altını çiziyor. 25 farklı ülkeden yaklaşık 100 kişilik bir tasarımcı ağının kurulduğu Form&Seek’in gelecek planlarında yeni koleksiyonlarının tanıtımını yapmak ve Portland, Detroit, Milano’da gerçekleştirecekleri sergilerin son hazırlıklarını gerçekleştirmek var.
STUDIO SAHİL
Bir tasarımcı olarak farklı kültür ve gelenekleri deneyimlemenin artılarına ve bu kültürler içerisinde bir tasarımın malzemesi, günlük kullanımdaki yeri, kullanım şekli gibi genişleyen hikayelerle kimlik bulduğuna inanan Rezzan Hasoğlu ve kurucusu olduğu Londra merkezli tasarım ofisi Studio Sahil’e odağımızı çeviriyoruz.
Lisansını Rhode Island School of Design’da tamamladıktan sonra Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı ve Londra’daki Royal College of Art’ta Tasarım Ürünleri bölümlerinden yüksek lisans diplomasını alan Rezzan Hasoğlu, edindiği deneyimlerin ardından Studio Sahil’i kurmuş ve aydınlatma, mobilya, aksesuar gibi farklı alanlarda ürettiği tasarımlarını markası altında toplamış. Camın ustalık gerektiren gelenekselliğini çağdaş tasarım diliyle birleştiren Rezzan Hasoğlu, kendini “metotsal bir zanaatkar” olarak tanımlıyor. Farklı malzemeleri cam üfleme, ahşap ve metal işçiliği gibi farklı tekniklerle çalışan tasarımcı, doğanın yanı sıra kültürel miras, sanat tarihi, sosyoloji gibi alanlarda yaptığı araştırmalardan da ilham alıyor.
Kendi tasarımlarının yanı sıra işbirlikleri de gerçekleştirdiği Studio Sahil’in hikayesini kendisinden dinliyoruz: “Kendimi en üretken hissettiğim yer şüphesiz sahiller. Bu hissin yanı sıra denizdeki dalgaların devinimiyle kendini sürekli yenileyen sahiller, doğada hiçbir şeyin sabit kalmadan sonsuz değişiminin bende uyandırdığı hayranlık, heyecan ve merak...” Studio Sahil’i tanımlarken de tasarım anlayışlarının dinamik ve yeniliklere açık olduğunu en güzel böyle ifade edebileceğini söylüyor. Tasarladıkları ürünler mümkün olduğunca doğaya zarar vermiyor, üretim sürecine insanı dâhil ediyor, malzemeyi ve işlevselliği ön planda tutma amacı güdüyor. “Örneğin; 2019 Lexus Tasarım Ödülleri’ni kazanan çöl kumuyla füzyonlanmış cam ve seramik fayans projemiz Arenophile, yeryüzünde çokça bulunan ancak sektörde az kullanılan çöl kumunu yenilikçi bir şekilde değerlendiriyor.”
Londra’daki adresinin yanı sıra İstanbul, Chicago ve Dubai’deki farklı tasarım kolektiflerinde de ürünleri yer alan tasarımcı, aynı zamanda Kadir Has Üniversitesi’nde yarı zamanlı akademisyenlik görevini de sürdürüyor, öğrenciler ve akademisyenlerle temasta olarak sürekli dinamik ve güncel kaldığından bahsediyor. Yeni yılda pozitif hisleri vurgulayan canlı renklerin koleksiyona ağırlıkla yansıdığından bahseden Rezzan Hasoğlu, uzun süredir üzerinde çalıştığı mobilya tasarımlarını ve yeni teknikler denediği cam tasarımlarını da paylaşmaya hazırlanıyor.
LUGO GALLERY
Tasarım ve mimarlık ofisi olarak yola çıkan Studio Lugo’nun, yaşanmışlığıyla etkisi altına alan Çukurcuma’daki adresindeyiz. “İçinde tutkusu olmayan ya da bir hikaye barındırmayan bir işin benim için hiçbir değeri olmaz. Bence Studio Lugo’yu farklı kılan da bu” diyor Doruk Kubilay sohbete başlarken. 2010 yılında iç mimari ve tasarım üzerine çalışmalarını sürdüren multi-disipliner bir stüdyo olarak kurulan ve aslında başlangıç noktaları ürün tasarımı olan Studio Lugo, süreç içerisinde aldıkları taleplerle beraber iç mimariyi de kapsayacak şekilde büyümeye devam etmiş. 2015 yılından beri iç mimari proje ve uygulamaları da gerçekleştirdiklerinden bahseden Doruk Kubilay’ın tasarım kolektifi Lugo Gallery’i kurması ise Çukurcuma’daki adreslerine taşınmalarıyla gerçekleşmiş. Uluslararası trendleri özellikle fuarlar aracılığıyla takip eden ve bu ilhamla, tasarımın merkezine tutku ve özgünlüğü yerleştiren markaları bünyesine alan Lugo Gallery’e hem online olarak erişilebiliyor, hem de ürünlerle etkileşim imkanı tanımak için fiziki olarak ziyaret edilebiliyor. “Mekanın ruhundan etkilenerek burayı daha fazla kişinin görmesini ve etkileşim içinde olmasını istedim. Bu motivasyonla Lugo Gallery konsepti ortaya çıktı. Kişisel olarak takip etmekten çok keyif aldığım birçok özgün tasarımcının ürünlerini sergiliyoruz. Aynı zamanda Studio Lugo tasarımı ürünler de mevcut.” Burada özgün kelimesinin altını çizmek istiyor tasarımcı: “Koleksiyonu ve seçkiyi olabildiğince sınırlı ve özgün tutmaya çalışıyorum.” Studio Lugo’nun kendi tasarımlarının yanı sıra All Is Minimal, Atorie Bu, Beril Nur Denli, Candle + Friends, Gron Atölye, Kapka Enamelware, Kulak Ceramic, Zero Lab ve daha pek çok markanın tasarımları da bu kolektif yapılanma içerisinde yer alıyor.
“Bu süreçte tabii ki farklı stratejilerle yol almak isteyen tasarım markalarıyla yollarımızı ayırdığımız da oluyor, yeni tasarımcıları aramıza kattığımız da… Lugo Gallery’i hayata geçirirken bir hedefimiz vardı: Aynı vizyon ve bakış açısına sahip tasarımcılar ve sanatçılarla bir arada olabileceğimiz, kolektif bir yapı. Bunu da sağladık” diyor Doruk Kubilay. Tasarım mağazası konseptine özgü bir kürasyonla bir araya gelen markaların estetik bir bütünlük yaratması ve özgün olmaları önceliklendiriliyor. Yine aynı özeni, online satışın gerçekleştiği internet sitelerinde de görmek mümkün.