Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Elimize hakiki bir kristal küre geçmediği sürece güzelliğin geleceğine dair en güvenilir seçeneğimiz, ezberbozan uzmanların ve bilim insanlarının hummalı çalışmalar sonucunda edindiği bilgiye dayalı öngörüler.
Kolaj: Felipe Posada / @the_invisible_realm
Akne tedavisi, saç dökülmesi, kırışıklık bakımı... Elimize hakiki bir kristal küre geçmediği sürece güzelliğin geleceğine dair en güvenilir seçeneğimiz, ezberbozan uzmanların ve bilim insanlarının hummalı çalışmalar sonucunda edindiği bilgiye dayalı öngörüler.
New York Mount Sinai Hastanesi dermatoloji bölümünden Dr. Whitney Bowe, araştırmalarında serbest radikal ve akne konularına eğiliyor. Bowe, antioksidan kürleri anlatıyor: “Son teknoloji antioksidan cilt bantları geliştirilme aşamasında. Yapılan ilk çalışmalar sayıca az da olsa, sonuçlar umut verici: Bantların alt kısmındaki iğnecikler, cilde nüfuz ederek antioksidanları derinlere kadar itiyor ve iz bırakmadan kayboluyor. Laboratuvar ortamında harikalar yarattığı halde normal şartlar altında aynı sonuçları vermekte yetersiz kalan geleneksel serumlara kıyasla bu bantlar, evde pürüzsüz ve canlı bir cilt bakımı için bekleyebileceğimizden çok daha üstün ve hızlı bir çözüm sunuyor. Cilde daha kolay nüfuz ederek tam performansla çalışan antioksidanlar, aradığımız kırışıklık giderici ve cildi canlandırıcı sonuçları görmemizi sağlıyor. Uluslararası Kozmetik Bilimi Dergisi’nde yayımlanan ufak çaplı bir çalışmada, dört günde bir uygulanan C vitaminli mikro iğne bantlarının güneşin zararlı etkilerini azaltmada hayli etkili olduğu ve kaşıntıya yol açmadığı ortaya konuldu.
“Antioksidanlar, akne tedavisinde büyük bir aydınlanmanın önünü açtı. Uzmanlığımda bana öğretilen, akne oluşumuna yol açan şeyin foliküllerin tıkanmasıyla ortaya çıkan bakteri istilası ve bunun sonucunda oluşan iltihap olduğu yönündeydi. Ancak yeni çalışmalarla bu yaklaşım altüst edilerek, fitili ateşleyen kıvılcımın serbest radikallerin gözeneklerdeki yağ oluşumu üzerindeki zararlı etkileri olduğu ortaya konuldu. Bu yeni buluş sayesinde akne tedavisinin yarınları son derece ümit verici. Serbest radikalleri antioksidanlarla engelleyerek sivilcelerin önünü kesebiliriz. Bu şimdiye kadar asla başaramadığımız bir şey. Bütün tedavi yöntemlerimiz, sabah yeni sivilcelerle yataktan kalkmanızı önlemekten ziyade mevcut sivilcelerin tedavisine yoğunlaşıyor. Zamanlamamız da hakikaten daha iyi olamazdı zira on yıllardır akne tedavisinde ana dayanak noktası olan antibiyotikler, direnç geliştirme problemi yüzünden etkisini hızla kaybetmeye başladı. Tedavi seçenekleri giderek azalıyor. Akneyle mücadelenin yolu, antioksidanların akşam saatleri dahil gün boyunca düzenli olarak yenilenmesinden geçecek. Yeni antioksidan besinler ve gıda takviyeleri üzerinde çalışılıyor. Birkaç saat arayla beslenme düzenine dahil edilen antioksidanların etkisi hayli olumlu olacaktır.”
“Zararlı etkilerin oluşmasını önleyen antioksidanlar, cilt sağlığımızın kontrolünü daha ilk günden elimize almamıza olanak tanıyacak. Bence yakın zamanda antioksidan perhizlerinin erken yaşta ve yüz yıkamak kadar olağan bir uygulama olarak kabul görmesi çok olası.”
New Yorklu kozmetik ve rekonstrüktif estetik yüz cerrahisi uzmanı Dara Liotta’nın uzmanlık alanı, isteğe göre uyarlanmış enjeksiyon tedaviler. Liotta, enjeksiyonun geleceğinden bildiriyor: “Yeni nesil hiyalüronik asit dolgular, cilde püskürtme makyaj görüntüsü vermek üzere tasarlanmış olacak. Bu dolgular küçük desteklerle yüzde oluşan gölgeleri ortadan kaldıracak ve böylece yüzünüzde daima kusursuz bir ışıltı oluşmasını sağlayacak. Sabırsızlıkla beklediğim bir tanesi var örneğin: Volite. Önümüzdeki sene gibi yakın bir tarihte piyasaya sürülebilir. Cildin en üst katmanlarından yüzeysel bir uygulamayla enjekte ederek nemliliği sağlayıp dokuz aya kadar süren bir ışıltı verebileceğiz. Tıpkı bir filtre gibi göze çarpmadan ince çizgileri bulanıklaştıracak; fondötenin kırışıklıklara yerleşmesini engelleyerek parlaklık verecek.”
“Gelecek işte böylesi aşırı uçlarda ve ince detaylarda yatıyor: Bu iş için biçilmiş kaftan dolgular. Daha ince, daha ipeksi ve daha esnek. Artık göz çevresindeki kırışıklıklar, boyunda oluşan yatay çizgiler ya da göğüs bölgesindeki kırışıklıklar gibi elimizdeki mevcut dolgu yelpazesiyle tedavi edilmesi zor, özel bölgelere uygun tasarlanmış formüllerimiz olacak. Şu anda bu ince derili bölgelerde doğal görünümlü bir iyileşme sağlamak için dolguları karıştırıp seyreltiyoruz ama bu yaklaşım, şişlik ve mavimsi bir iz oluşumuna gebe olduğu için ideal olmaktan çok uzak.”
“Tıbbi kullanıma uygun hiyalüronik asit serumlu ev cihazları da artık çok uzakta olamaz. Kendi ultrasonlu hiyalüronik asit maskenizi yapabildiğinizi bir hayal etsenize. Gece dışarı çıkmadan cildinize harika bir ışıltı verip anti-aging bakımı da yapmanız mümkün. Muazzam, değil mi? İlk araştırmalar, ultrason enerjisiyle hiyalüronik asit gibi bileşenlerin tek başına kullanılan bütün serum ve kremlere kıyasla cilde daha derinlemesine nüfuz edebileceğini ve çok daha uzun süren bir nem sağlayabileceğini gösteriyor. Listede son bir isteğim daha var: Cilde tepeden tırnağa daha pürüzsüz ve ışıltılı bir görünüm verecek, parafin kürü gibi işleyen bir hiyalüronik asit bakımı. Vücut bakımları yükselişte olduğuna göre bu da sadece an meselesi olabilir.”
Mathew Avram, Massachusetts Hastanesi Dermatoloji Lazer ve Kozmetik Merkezi direktörü, Harvard Tıp Fakültesi Dermatoloji bölümünde yardımcı doçent doktor ve Amerika Lazer Tıp ve Cerrahi Derneği Başkanı. Avram'ın lazere dair yeni söylemlerine kulak veriyoruz: “Lazer epilasyon yaklaşımlarında bir değişim yaşanacak. Sarı, kızıl ve gri tüyleri aslında hiçbir zaman alamadık zira bunlar lazerin çalışırken hedef aldığı pigmenti taşımıyor. Sienna Biopharmaceuticals isimli bir şirket, tüy foliküllerinde hedeflenen pigment yerine gümüş kullanarak tüy oluşumunu kalıcı olarak azaltmayı başardı. Eldeki veriler hayli ümit verici ve bu teknoloji 2019 itibarıyla kullanıma girebilir.”
“Ayrıca lazer gibi kaynaklardan gelen ışığın endorfin ve oksitosin, yani mutluluk hormonları üzerindeki etkisini yeni yeni görmeye başlıyoruz: Yapılan bir çalışmada fareleri tekrar tekrar ultraviyole ışınlara maruz bırakan araştırmacılar, deneklerin acıyı azaltan beta endorfinleri ürettiğini gördüler. Bunun için belki bir on veya yirmi yıl daha beklememiz gerekebilir ama lazer ve ışık kaynaklarının hissedilen acıyı denetim altında tutma ve hatta genel sağlık düzeyini yükseltme konusundaki potansiyelini şimdiden görebiliyorum.”
Kolaj: Felipe Posada / @the_invisible_realm
Gail K. Naughton, doku mühendisliği alanında önde gelen araştırmacılardan ve San Diego merkezli bir onarıcı tıp firmasının başmühendisi. Naughton'ın saç dökülmesinden sarkmalara, farklı alanlardan ümit veren haberleri var: ”Son sekiz senedir saç büyümesine yönelik bir enjeksiyon tedavisini test edip kusursuz hale getirmeye çalışıyoruz. Sonuçlar ise gerçekten heyecan verici: On iki hafta gibi kısa bir sürede yeni saç oluşumu ve üstünden bir sene geçtiği halde iyileşme belirtileri hala devam ediyor. HSC adını verdiğimiz tedavi, doğal yolla salgılanan büyüme faktörlerinin bileşimiyle saç foliküllerindeki kök hücreleri hedef alıyor. Hücresel büyüme, çoğalma ve hücresel farklılaşmada uyarıcı yeteneğe sahip doğal maddeler olan büyüme faktörlerinden follistatin, uyku halindeki kök hücrelerin yeni bir saç büyüme döngüsüne girmesini sağlıyor. Bir diğer büyüme faktörü keratinosit, hücrelerin çoğalıp büyümesini sağlarken ince saçları olgunlaştırıp yeni saç oluşumuna olanak tanıyor. İlk klinik çalışmamızın öncesi ve sonrası fotoğraflarını komşumuzun beş yaşındaki kızına gösterdiğimde ‘Saçı var! Saçı var!’ diye sonrası fotoğraflarına takılmıştı. İster inanın ister inanmayın, bu işi gerçekten başardığımızı işte o anda anladım. Anlayacağınız, sonuçlar hakikaten çarpıcı. ABD’deki testlerin 2018’de başlaması planlanıyor. Belki 2020 yılında öncelikle Meksika’da, ondan belli bir süre sonra da ABD’de onaylanmasını bekliyoruz.”
“Büyüme faktörleri yakın zamanda kahverengi lekeler, derin kırışıklıklar ve akne gibi daha farklı alanları da hedef alarak cilt bakımı dünyasında devrim niteliğinde değişimler yaratabilir. Muhtemelen önümüzdeki beş sene içerisinde araştırmacılar münferit büyüme faktörlerinin oynadığı roller hakkında daha fazla bilgi edindikçe belli başlı faktörleri izole ederek cilt bakımında daha akıllı ve kişiye özel yöntemleri ortaya koyabilecekler. Büyüme faktörleri büyük moleküller olduğu için bunların cilde muhtelif yeni nanoteknolojiler yoluyla ve enjeksiyonlar olmaksızın daha derinlemesine ve etkili biçimde nüfuz etmesini sağlamanın yollarını arıyoruz. Yüzeysel cilt bakımında halihazırda bulabileceğiniz büyüme faktörleri, cildin ancak en üst katmanına erişebiliyor. Büyüme faktörlerinin kolajen ve elastin oluşumundan sorumlu daha alt katmanlardaki hücrelere ulaşmasını sağlayarak cildin daha sıkı, kırışıklık ve sarkmalara karşı daha dirençli olmasını sağlayabiliriz.”
“Gelecek planlarımız arasında ise yeni nesil dolgular var. Şu anda elimizde bulunanlara nazaran çok daha doğal ve uzun ömürlü olacağına inandığımız tamamen benzersiz, enjeksiyon dolgular. Bugün pek çok dolguda hiyalüronik asit gibi cildin sadece tek bir unsuru bulunmakta ve etkileri birkaç ay sürüyor. Bizim dolgularımız ise büyüme faktörleri, kolajen ve hücre dışı matris gibi birden çok maddeyi içererek zamanla kaybedilen cildin bütün bileşenlerini yerine koyabilecek bir kapasiteye sahip olacak. Bu dolgular ayrıca kendi cildinizdeki kök hücreleri canlandırarak yeni kolajen ve elastin oluşumunun önünü açacak ve dolayısıyla kırışıklıklar ve yara izleri açısından etkileri yıllarca devam edebilen uzun vadeli bir tedavi işlevi görecek.”
CNET yayın yönetmeni Sharon Profis, teknoloji endüstrisindeki en son gelişmeleri takip ediyor. Profis, yakın gelecekte banyo gereçlerimizin bile akıllanacağını söylüyor: “Önümüzdeki sene içerisinde artırılmış gerçeklik alanında devasa adımlar atılacak. Gerçek bir kişi veya nesne üzerine herhangi bir şeyi yerleştirebileceğiniz olanaklar sunuluyor —gözlerinize inanamayacağınız kadar gerçekçi bir Snapchat filtresi kullanır gibi—. Y ve Z kuşakları, üzerinde oynanmış fotoğraflarını giderek daha fazla paylaşmaya başlayınca şirketler de artırılmış gerçekliği daha ileriye taşıma konusunda harıl harıl çalışmaya koyuldular. Tabii ki şu anda filtrelenmiş görselleri ayırt etmek mümkün fakat yakın zamanda aradaki farkı anlayamayacaksınız. İnsanlar gerçek hayatta olduğundan tamamen farklı bir online görüntüye sahip olabilecek.
“Şimdi Youtube güzellik videolarından birinde kendi suratınız olduğunu bir hayal edin. Önümüzdeki senelerde büyük ihtimalle farklı güzellik görünümlerini ve bu görünümler için yapmanız gerekenleri kendi yansımanız üzerine yansıtabilen sofistike aynalar mağazalardaki yerlerini alacak. Önümüzdeki 10 sene içerisinde banyo aynanızın da bütünüyle akıllı aynaya dönüşmesini yüksek bir ihtimal olarak görüyorum: Bir yandan hava durumunu ve mesajlarınızı kontrol ederken diğer yandan aynadaki görüntünüz üzerinden güzellik videoları izleyebileceksiniz. Halihazırda aynaları dokunmatik ekrana dönüştürmeye başlayan firmalar mevcut ve bu işin potansiyeli hayli yüksek.
“Banyonuzdaki araç gereçler de akıllanacak. Yüz temizleme fırçanız durulama zamanı geldiğinde cep telefonunuzdan uyarı gönderecek, farklı cilt tiplerine göre ürün önerisinde bulunacak ve hatta belki de cildinizde çıkan bir lekeyi kontrol ettirip ettirmemeniz gerektiğini söyleyecek. Kullandıkça cildiniz hakkında daha fazla bilgi edinecek ve cildinizdeki değişime göre yeni ürünler tavsiye edecek. Kendi güzellik ekosisteminizin merkezinde yer alacaksınız.”