Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kolaj: Meriç Canatan
Merkür’ün 2020 yılının 2’inci retro yani geri gitme sürecini 18 Haziran – 12 Temmuz tarihleri arasında yaşayacağız. Aslında ”gölge” etkisine 2 Haziran’da ve Merkür 5 derece Yengeç’te iken girdik, 18 Haziran itibariyle ve Merkür 14 derece Yengeç’teyken ”durağan” konuma geçti ve 12 Temmuz’a kadar 5 derece Yengeç’e gerilemiş olacak. Gölge’den tam çıkış ise Merkür’ün tekrar 14 dereceye döndüğü 26 Temmuz’da gerçekleşecek.
18 Haziran-22 Temmuz aralığında Merkür sırasıyla Lilith ve Chiron ile kare açı alacak, Yengeç’e girecek olan Güneş ile kavuşum yapacak, bir süre sonra da Koç’a geçecek olan Mars ile kare açıya girecek.
Bu süreçte hassasiyet, şüphecilik, alınganlık, çekimserlik eğilimi artıp, tarafsızlık, mantık, bağımsız gözlemler yapıp özgür kararlar alma becerimiz azalabilir. Olaylara baktığımızda ”en korktuğumuz ihtimali güçlendiren ipuçlarını” ya da ”ne olursa olsun inanmak ve tutunmak istediğimiz kurguyu destekleyen verileri” süzüp diğer göstergeleri göz ardı edebiliriz.
Bazı konularda olur olmaz her şeyden zarar görmekten korkabilir, bazı konularda ise asıl korkulması gereken işaretleri görmezden gelip kendimizce inanmak istediğimiz bir gerçeklik kurgusuna tutunmak isteyebiliriz!
Ev düzeni, aile yapısı, özel hayatımızın sınırları, aidiyet hissettiğimiz yerler ve insanlarla ilişkilerimiz, yaşadığımız bölgenin veya ülkenin güvenliği gibi konular bizim için aşırı önem kazanabilir. Baskıladığımız korkularla yüzleşebiliriz. Ya da sorun ettiğimiz meselelere başka bir gözle bakmamız gerektiğini görebiliriz. Bir türlü atılamayan adımlar kaçınılmaz hale gelebilir. Gerekli olan önlemler ile aşırıya kaçan ve hayatımızın bütünlüğüne zarar veren seçimleri birbirinden ayırt etmemiz yerinde olur!
İletişimde yanlış anlamalara bağlı kopukluklar oluşabilir. Alınganlık artabilir! Bize kırıcı gelen gelişmeler içimize kapanmamıza, olaya mantıklı bir bakış açısı ile yaklaşmamıza neden olabilir. Kişisel olmayan sorunları bile bize karşı bir "komplo" olarak görebiliriz. Bir mesajda ya da konuşmada neden bahsedildiğini anlamak ya da bizde oluşan duygunun içinden çıkmak zor geliyorsa, tarafsız bir görüşe baş vurmak faydalı olabilir.
Geçmişte yaşanmış bazı olaylar ya da geçmişten gelen insanlar, bir kenara konulup üstü kapatılmış detaylar üzerinde yeniden düşünmemiz gerekebilir. Saplantı ya da tabu haline getirdiğimiz, bitirme/vedalaşma sorunu yaşadığımız konularda, kavrayışımızı ve tutumuzu değiştiren açılımlar yaşayabiliriz.
Güvende olma güdüsüyle alıştığımız bir fikre, nesneye, mekana, insana, konuma tutunma eğilimimiz iyice artabilir. Bu tutunma arzusunun oluşturduğu zararları ya da böyle bir seçimin aslında bizi korumadığı gerçeğini ısrarla göz ardı edebilir ama yaşayacağımız deneyimlerle bakış açımızı değiştirmek zorunda kalabiliriz.
Kayıp yaşama ya da zarar görme hissi ile baş etmeyi öğrenmemiz gerekebilir. Bize güvenli gelmeyen ortamlarda ayakta kalmayı, hiç istemediğimiz bir zararı ya da üzüntüyü sineye çekmeyi, kırılganlığımıza rağmen güçlü olmayı becermek zorunda kalabiliriz.
Güvenli olmayan bir duruma hazırlıksız ya da güçsüz yakalanmak bizi kaygıya sürükler. Kaygılanmak uyarıcı olduğu müddetçe yararlı ve gereklidir. Zira "hiçbir şey yokmuş gibi davranmak" çocuksu ve zararı artıran bir yaklaşımdır. Ancak verileri sakin ve tutarlı bir gözle değerlendiremeyecek kadar aşırı bir kaygı hissediyorsak, bu bize zarar verir.
Sorunlar ve kayıplar hayatın doğal bir parçasıdır ve bunlara maruz kalmak bizim güçsüz, beceriksiz, yetersiz, önemsiz, değersiz, işe yaramaz olduğumuz anlamına gelmez. Her insan genele yayılan ya da kendisine özel bazı sorunlardan payını alır, bunların içinde pişer, olgunlaşır ve hayatına devam eder.
Hayat, tam istediğimiz gibi olmayan, biten, giden, eksilen, yıkılan şeylere rağmen devam eder. Ve sıkıntılara, hastalıklara, zorluklara, acılara rağmen görüp tadına varmamız gereken birçok mutluluk, güzellik, keyif vardır. Çocuklar bunu iyi bilirler. Büyümek bunu unutturur. Ve ne gariptir ki ‘’olgunlaşmak’’ anda var olan güzelliğin ya da keyfin tadını çıkararak hayata bir "çocuk yargısızlığı" ile devam etmeyi bize yeniden hatırlatır!
Hepimiz için; değiştirebileceğimiz şeyler konusunda uyanık, güçlü, esnek ve becerikli olmamızı, değiştiremeyeceklerimiz konusunda da dirayetli ve çözüm odaklı kalabilmemizi diliyorum.