Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
"Uç" dedi annem. Benim bilmediğim dünyalara, benim kurmadığım hayallere, benim tahmin bile edemediğim mutluluklara. Uç. Kızım büyüyünce; beni aşan hayallere uçsun, kalbini delicesine coşturan mutluluklara uçsun, benim korktuğum diyarlara uçsun dilerim. Çocuk yüreğindeki cesaretle uçsun. Kırılan kanatlarıyla uçsun. Yeter ki uçsun. Uçtukça iyileşsin, güzelleşsin, özgürleşsin...
Annem her zaman hayatımda spontanlığı ve rahatlığı seçmeye odaklanmam gerektiğini söylemiştir. Beni mutlu ettiğine inandığım, kalbimi daha hızlı çarptıracak bir yaşamın peşinden gitme cesaretini göstermem gerektiğini söylemiştir. Annemin bana verdiği bu nasihatlar, benim için her şeyden, her hareketimden önce gelir. Kararsız ve çaresiz kaldığım anlarda, onun bu söylediklerine uyarım ve çözüm bulurum. Bugün hayat felsefem bunlar...
Annem bana lütfen demenin, teşekkür etmenin ve yeri geldiğinde özür dilemenin önemini öğreterek büyüttü. Ben de diliyorum ki, oğlum karşısında her kim olursa olsun en güzel şekilde rica ederek lütfen diyerek istemeyi, teşekkür etmeyi ve hatalı olduğunda kabul edip gönül almasını bilen bir birey olur.
Ben büyük bir aşkın çocuğuyum ve böyle olduğu için çok şanslı hissediyorum kendimi. Annem, babamla yaşadığı bu aşka sahip çıkışıyla bana aşkın, sevginin değerini; onu hayata katmayı, her şeye rağmen ona sahip çıkmayı öğretti. Babam öleli on sekiz yıl oldu ama hergün onu anar, anlatır. Bu ondan öğrendiğim ve çocuklarıma vermek istediğim çok ama çok değerli bir şey.
Canım sıkıldığında annemin beni hiç anlamadığını düşünür, bak ben üzülüyorum o şarkı söylüyor derdim... "Hiç bunları kendine dert etmeye değer mi, şu kısacık ömürler yeter mi", benim için zihnimde bir şarkıdan öte oldu her zaman. Benim de Can'ın da; hayatın, anın tadını çıkarmayı unutmayacağımız beraber nice günlerimiz olsun.
"Ağaçtan öte yol gider." Annemden yıllar boyunca neredeyse her durum ve her sorum karşısında duyduğum bir nasihat olan bu cümleyi uzun yıllar tam olarak anlamlandıramasam da, aklım biraz başıma gelmeye başlayınca, anneme bu sözün ne demek olduğunu sormuştum. Aldığım cevapla bu deyimin annemin hayatının temel prensibi olduğunu anladım. Tam olarak açıklamam gerekirse; yolda yürürken karşına bir ağaç çıkarsa yolun bitti zannetme, ağacın ötesinde yol devam eder, demekmiş. Yani hayatta attığın büyük küçük her adımda bir sonra başına gelebilecek bir ihtimali düşünerek hareket etmelisin. Bu bakkala giderken ruj sürmek gibi ufak bir detay olsa bile, karşına nerede kimin çıkacağını ve başına neler geleceğini bilemezsin :) Özellikle bir kız çocuk yetiştirirken kendi hayatının sorumluluğunu ve kendi gücünü hissedebilmesi için bu nasihatı Liza'nın da kesinlike duyması gerektiğini düşünüyorum.
Annem bana hep bildiğin kadar ağırsın derdi. Okumanın meslek sahibi olmanın bir seçim değil bir mecburiyet olduğunu bilerek büyüdüm ben ve sanırım çocuklarıma da ilettim. Benim annemden farkım, belki sadece okumak değil gerçekten severek yapacağın bir şey için okumaktı. İşletme eğitimi aldığım için kızlarıma sevdiklerini düşündükleri meslek sahibi olmalarını öğütledim sanırım. Bir de yaşam döngüsünde, hayat bize hangi rolleri getirirse getirsin kendi kimliğimizin önüne geçmemesi gerektiğini. Kimliğin içimizde doğarken getirdiklerimizi biriktirdiklerimizle ördüğümüz bir şey olduğunu söyledim hep. Büyük kızım Dilara Omur’un yazdığı yazılardan alıntı yaparsam; anneliğin bir kimlik erimesi değil bir ilave güç yüklemesi olduğunu söylemişim mesela.. Bir de "Hayat sevmediğin kitaplar okumak için çok kısa" demişim, hayatın tadına varılması gereken bir şey olduğunu hep hatırlamaları için. Annemden bana geçen bir başka özellik de, bazı şeyleri söylemekten çok hareketlerimle ilettim sanıyorum kızlarıma. Yani kelimelerle değil yaptıklarımla, çünkü bence çocuklar bir yerden sonra özellikle anne babalarını dinlemekten çok izliyor ve öyle öğreniyorlar.
Annem çocukluğumda hep "Sen yapma ama bil" derdi. Kendimden şüphe ettiğimde ise "Senin bir bildiğin vardır, içgüdülerine her zaman güven" der. Her yanından ayrılışımda ise "Dik dur" demekten vazgeçmemesi en ikonik öğütüdür.
Benim çocuklarıma aktarabileceğim en temel öğüt ise dünyadaki tüm canlılara karşı sonsuz sevgi ve saygı dolu yaşamaları, kendilerini her zaman çok sevmeyi unutmamaları.
Annemin bana verdiği ve içselleştirmeyi başarabildiğim en güzel nasihat; bir şeyler kötü gitse dahi mizahı elden bırakmamaya çalışmak.
İnsan seçmek hayatta önemlidir. Seçtiğin insanlar seni tanımlar; kişiliğine, karakterine, hayatına yön verir. Etrafında seni neşelendiren, eğlendiren insanlar olsun ama bilgiye önem veren, her gün bişey öğrenmek için çabalayan insanı da yanında tut. Sessizliğin bazen çok konuşmaktan daha çok işe yaradığını göreceksin, sessiz olmak insana kendi iç sesini hatırlatır. Yanında sessiz kalacağın arkadaşların da olsun.
Annemden duyduğum ve aktarmak isteyeceğim söz; "Live while you have life to live, love while you have love to give" (Yaşanacak hayat varken yaşa, verecek sevgin varken sev). Tabii o zaman anlamamıştım. Şimdi biliyorum anlamını. Hayat çok hızlı geçiyor, keyfini çıkar sev sevil, yaşa. Hiç kirlenmeyen beyaz pabuçlar yerine, doya doya oynamaktan gri olmuş ayakkabıların olsun kızım!