Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kendisini bir Parizyen olarak tanımlamıyor Karl Lagerfeld. O, kendi deyimiyle 'Paris'te bir yabancı'. Bir yabancı olarak, Paris modasına yıllardır yön vermesi, ikonik tasarımcının rafine vizyonundan ziyade, kıvrak zekasını da gözler önüne seriyor.
Chanel'in kılıktan kılığa giren defile kalesi Grand Palais, Sonbahar/Kış 2017-18 Couture koleksiyonunun tanıtımı için bu kez ne bir data merkezine dönüştü, ne de bir havaalanına. Ortasına sadece minyatür bir Eyfel Kulesi yerleştirildi. Hepsi o kadar.
"Eyfel Kulesi'nin bir kısmını Karl için söküp, buraya getirmiş olabilirler!" diyor Katy Perry, hem saatlerce maruz kaldığı uçuşun etkisi, hem de gördüğüne inanamanın şaşkınlığıyla.
Karl Lagerfeld'in Chanel dünyasına her şey mümkün. İmkansız olan tek şey, Chanel'in kusursuz haute couture işçiliğinin bir gün değişmesi.
"2017 yılında bile, kadınların üzerinde gördüğümüz erkek giyimin, feminizmi çağrıştırması bir ironi olmalı." diyor moda eleştirmeni Nicole Phelps. İroni veya değil, Dior bünyesinde ikinci couture koleksiyonunu tanıtan Maria Grazia Chiuri'nin çoğunluğu ikna eden bir tavrı, duruşu ve hikayesi var.
Koleksiyonu couture ile bağdaştıramayan eleştirilere de şu sözlerle cevap veriyor Maria Grazia Chiuri: "Mösyö Dior'un arşivi, yalnızca hayallerle uçuşan romantik ve feminen elbiselerden ibaret değil. Onun couture dünyasındaki günlük giyimin etkisini görseniz, emin olun siz de çok şaşırırsınız.“
Hayallerindeki masalsı couture dünyasının podyumdaki yansımasını, Christian Dior gibi modaevlerinde bulamayanlar, sizleri Elie Saab'ın büyüleyici defilesine alalım.
Sonbahar/Kış 2017-18 Couture koleksiyonunda, gerçeklerle değil hayallerle çalışmış Saab. Bir 'Game of Thrones' sahnesi düşlemiş ve çizmeye başlamış.
Savaşçı kadınların da romantik olabileceği bir dünya yaratan Saab, masalların gücüne inanıyor. Masallara inancını yitirmemiş herkes gibi, bizler de onun masallarıyla büyüleniyoruz. Başka şansımız var mı?
Defileden önce, bu koleksiyonu Franca Sozzani'nin anısına ithaf ettiğini belirtiyor Giorgio Armani. Bir parantez açmayı da ihmal etmiyor: "Franca'dan ilham almadım. Sadece onu anmak istedim."
Armani, her ne kadar Franca Sozzani'dan ilham almadığını belirtse de, tasarımlarda kullanılan tülle belirginleştirilen şiirsel dokunuşlar, Sozzani'yi anmak, hatırlamak ve ruhundan beslenmek için yeterli bir kaynak değil mi sizce?
Cannes Film Festivali'nin kırmızı halısında iki yıldır en seksi ve en dikkat çeken elbiseleri tasarlayan Alexandre Vauthier, cazibe ateşi yüksek bir couture koleksiyonuyla çıktı karşımıza.
80'lerin gece kuşlarına bi nevi saygı duruşu, geleceğin parti yıldızlarına da geçmişten gelen bir cesaret iksiriydi adeta.
"Bu koleksiyon ile geçmişin en iyisini geleceğe taşımak istedim." diyor Vauthier, tasarladığı nostaljik ihtişam hakkında.
Giambattista Valli'nin couture defilesini, Celine Dion'un kaleme almasını çok isterdik. Defile bitiminde, heyecan ve mutluluktan ayağa kalkıp Valli'nin yanağına bir öpücük konduran Dion, gördüğü tasarımlara duyduğu hayranlığı saklayamadı.
Sade, katıksız ve temiz bir duygusu vardı defilenin. Biraz romantik, biraz seksi ve biraz da klasik. Giambattista Valli'nin haute couture'ün hakkını tam anlamıyla verip vermediği tartışma konusu olabilir ama genel hatlarıyla herkesi memnun ettiği kesin.
Fendi, Paris Couture Haftası’nın takviminde her sezon görmeye alışkın olduğumuz bir marka değil. Büyük couture imzasını Chanel ile atan Karl Lagerfeld, Sonbahar/Kış 2017-18 sezonunda Fendi’nin üçüncü couture çıkarmasını gerçekleştirdi. Güllerin kumaşlara sindiği, Fendi çiçeklerinin dramatik desenlerde açtığı, doğada eşi benzeri görülmeyen fantastik bir çiçek bahçesine davetti bu. Çiçek aşımına rağmen, kırılgan, naif ve fazlasıyla narin bir koleksiyon değildi izlediğimiz. Tam aksine, son derece güçlü, karakterli ve başına buyruktu Karl Lagerfeld’in Fendi çiçekleri.
Kayak kültürü, haute couture için ne kadar uygun ve güncel bir konu olabilir? Eğer işin içinde Jean Paul Gaultier varsa, moda ile aynı cümlede kurulamayacak bir konu hatta kelime yok.
Kar kraliçeleri yürüyüşüne dönüşen Jean Paul Gaultier podyumu, ortodoks Yahudilerin etnik aksesuarlarıyla tamamlanınca, ortaya ikonik tasarımcının yıllar içerisinde zenginleşen stil mozaiği çıktı.
İhtişam nedir? Nasıl yaratılır? Kariyeri boyunca bu sorulara tasarımlarıyla cevap arayan John Galliano, artık yenilenmenin zamanı geldiğine inanıyor.
Sonbahar/Kış 2017-18 koleksiyonu da, bu sorulara yeni bir cevap öneriyor. Çıkan sonuç: pragmatik ihtişam.
Galliono'nun moda hakkındaki düşünceleri ise Michealangelo'nun sanat hakkında konuşması gibi: "Her şeyin bir alıcısı var. Hitap ettiğiniz kitleyi iyi tanımanız gerekiyor. Dilediğiniz kadar entelektüel, sofistike ya da basit olun, dinleyiciniz yoksa ne işe yarar ki?"
Bir couture defilesinde maskotların işi olabilir mi? Viktor & Rolf defilesindeyseniz, az bile.
"Gerçek denilen kavramın elle tutulur bir yanı kalmadı. Gerçeğin, sürreel boyutunu göstermek istedik." Maskotların marşını bu sözlerle açıklayan Rolf Snoeren'ı Viktor Horsting tamamlıyor: "Bu bebekler çok daha iyi bir dünya için savaşıyor!"
İşte Viktor & Rolf, sırf bu cümle için en iyiler arasında olmayı fazlasıyla hak ediyor.