Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sonica Glasgow Direktörü ve Cryptic Arts adlı sanatsal yapının kurucusu Cathie Boyd ile Sonica İstanbul’u, sanatı ve teknolojiyi konuştuk.
“Dijitalleşme, sanatı coğrafyanın ötesine taşıdı; artık sanat yalnızca mekana bağlı değil.” Bu sözlerin sahibi Cathie Boyd, 2012 yılında kurucusu olduğu Cryptic ile başlattığı Sonica Glasgow’u kısa sürede dünyanın en saygın görsel-işitsel sonik sanat festivallerinden biri hâline getirdi. Sonica 1-4 Ekim'de ise, İstanbul edisyonuyla ilk kez ülkemizde gerçekleşti.
Boyd ile uzun kariyerini, Sonica’yı İstanbul’da düzenleme fikrinin nasıl doğduğunu, sanatı, teknolojiyi ve dijitalleşmeyi konuştuk.
Cathie Boyd, Fotoğraf: Mirrin Hegharty
Çok sayıda sanat dalında çalışmak, bana klasik müzikten çağdaş ve elektronik müziğe kadar, çok zengin bir müzik anlayışı kazandırdı. Yönetmenlik yapmak; karmaşık ve disiplinler arası eserler yaratmada harcanan zaman ve özenin farkına varmamı sağladı. Teknik tarafa da her zaman meraklı oldum. Avrupa ve Latin Amerika’da turneye çıkmak bana çok şey öğretti; özellikle farklı kültürlerin eser üretme ve deneyimleme biçimlerinin kendine has olduğunu görmek ve bu yaklaşımları içselleştirmek, pratiğim açısından çok önemli oldu.
2014 Commonwealth Oyunları için Glasgow’da gerçekleştirilen Sound to Sea en zorlu projeydi ve risk almayı sevdiğim için bundan büyük keyif aldım. Cryptic, Glasgow Science Centre ve Kraliyet Donanması ile birlikte Clyde Nehri üzerinde geceleyin bir deniz gösterisi yarattı. 12 gemide 140 müzisyen, sadece iki günlük su üzeri provasıyla 90 dakika boyunca kusursuz bir senkron içinde çaldı. Hatta bir donanma gemisinin yanaşabilmesi için nehir bile tarandı! Bu, orkestralarla çalışmış olmam sayesinde mümkün oldu ve beni gerçekten zorladı. Neyse ki 14.500 kişi bu gösterinin tadını çıkardı.
Bu ifade, prodüksiyonlarımı gören bir sponsor tarafından söylendi, ancak benim için kalıcı oldu; çünkü hırsımla örtüşüyor. Belfast’ta The Troubles döneminde büyürken, insanlara günlük yaşamdan bir kaçış sunan işler yaratmak istedim. Bu tutkum bugün de Sonica aracılığıyla devam ediyor. Hâlâ, izleyicilerin dış dünyayı unutup başka bir boyuta girdiği anlar yaratmak istiyorum. Umarım büyülenirler.
Bir yönetmen olarak, müziği görsel olarak sunmaya her zaman tutkuluydum. Sonica, bunun doğal bir uzantısı oldu; vizyonu benimle örtüşen ve izleyicilerimizi de etkilemesini umduğum uluslararası ve Britanyalı sanatçılara bir platform sağlamak üzerine kurulu.
Glasgow, Sonica’yı uluslararası, yerli, yenilikçi ama her şeyden önce unutulmaz oluşuyla benimsiyor. Eski tramvay depolarından endüstriyel alanlara, boş yüzme havuzlarından dijital platformlara kadar sıradışı mekanları seviyoruz. Sonica, şehri ses, görsel ve dijital sanat için bir tuvale dönüştürmekten besleniyor.
Geçen yıl, Piksel.Creative Solutions’tan Arda Yalkın ve Hande Şekerciler, Sonica Glasgow’u ziyaret ettiler. Ziyaretlerinin ardından bizi İstanbul’a davet ettiler ki bu bizim için son derece heyecan verici. Benzer değerlere sahip olduğumuz için bu yolculuğu onlarla paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz ve bunu mümkün kılmada British Council ve Babylon’un muhteşem desteğine sahip olduğumuz için çok şanslıyız.
Arda ile birlikte, hem şehrin dinamik yapısına en uygun olacak hem de kalıcı bir izlenim bırakacak bir program oluşturmak için çalıştık. Yerel sesleri keşfetmeyi ve İstanbul izleyicilerinin, kah Tesla bobininin bir müzik aletine dönüştürüldüğü, kah havadaki su damlalarının müzik yarattığı türden bir çeşitliliğe sahip performanslara nasıl tepki verdiğini görmeyi heyecanla bekliyorum. Beni harekete geçiren de duyduğum hayranlık ile merakın, işte bu karışımı.
Evet, 2005’te bir IETM (Uluslararası Çağdaş Sahne Sanatları Ağı) Genel Kurulu için gelmiştim. Mimari ve insanların sıcaklığı beni büyülemişti. Tekrar gelmek, Boğaz boyunca yürümek ve şehrin özellikle tasarım açısından nasıl evrildiğini görmek için sabırsızlanıyorum. Özellikle Arter ve AKM binalarını deneyimlemeyi dört gözle bekliyorum; gerçekten çok sayıda harika kültürel mekanınız var.
Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, “gerçek” olan ile olmayan arasındaki sınırlar neredeyse silindi. Sanatçılar artık bir zamanlar hayal bile edilemeyen şeyleri yaratabiliyor ve bu durum beni son derece heyecanlandırıyor.
Dijitalleşme, sanatı coğrafyanın ötesine taşıdı; artık sanat yalnızca mekana bağlı değil. İzleyiciler artık pek çok farklı yoldan sanatla karşılaşıyor: Çevrimiçi, immersive (sarmalayan) ortamlarda veya beklenmedik mekanlarda. Bu, erişimi demokratikleştirirken, aynı zamanda yakınlık ve varlık kavramlarını da yeniden düşünmemizi sağlıyor. Sanatı deneyimleme biçimlerimizdeki bu yeni yaklaşımları -AR, VR, haptikler- kucaklamamız gerekiyor ancak yenilik ve gelenek arasında bir denge kurmak da önemli.
Evet ve aslında zaten yarattı da. Sanatçılar, yalnızca süreçte değil, biçimde de yeni olasılıklar açan yollarla yapay zeka deneyleri yapıyor. Önemli olan, insan hayal gücünün, teknolojiyle buluştuğunda hâlâ yönlendirici olması; işte o zaman sihir gerçekleşiyor. Sanatçıların yapay zekayı zekice ve yaratıcı bir şekilde kullanması yine de gerekli; işte o zaman heyecan verici oluyor. Örneğin, politikaya, masallara ve ünlü kültürüne atıfta bulunan karmaşık ve katmanlı eserler yaratan Rachel Maclean ya da yeni besteleme biçimlerine öncülük eden ve aynı zamanda yapay zeka tarafından üretilen müziğe karşı duran Holly Herndon gibi sanatçılar var. Bu sanatçıların, yapay zekaya yüz çevirmek yerine uygulamalarımızda onu kucaklamamız için bize ilham vermesini umuyorum.
Seyahat ederek keşfediyorum. Risk almayı ve bilinmeyene adım atmayı seviyorum. Avrupa ayağımızın dibinde ama ben daha uzaklara gitmeyi de seviyorum. Örneğin Myanmar, Vietnam, Kolombiya, hatta Kuzey Kore gibi sanatın sıklıkla direnişten doğduğu yerlere... Sonica için bu, yalnızca sanatçıları davet etmekten ibaret değil; ilişkiler kurmakla ilgili. Sanatçılar Sonica Glasgow’a geldiğinde topluluğumuzun bir parçasına dönüşüyor ve konaklamalarından keyif almalarını sağlamak için büyük özen gösteriyoruz.
Uzun yıllar boyunca uzayda sergilenebilecek bir proje yaratmak istedim ama Laurie Anderson’ın projeleri hakkında bilgi edindiğimde bunun için çok geç kaldığımı fark ettim. Bugün, sanat ve teknolojinin benzeri görülmemiş şekilde kesiştiği bir dönüm noktasında olduğumuzu hissediyorum. Bilim insanları ve teknolojistlerin bizi bir sonraki adımda nereye götüreceğini sık sık merak ediyorum. Gerçekten çok heyecan verici bir zaman. ZKM veya Ars Electronica’da altı ay boyunca araştırma projelerine dalmayı çok isterim; bu, bir şirketi yönetmekten bir adım geri çekilip Ar-Ge’ye yeniden sarılmak için inanılmaz bir fırsat olurdu.
Merak beni besliyor. Seyahat etmek, yeni insanlarla tanışmak, dünyayı farklı görmek... Katı bir rutinim yok (Glasgow’da bulunduğum her gece mum ışığında banyo yapmak dışında). Hareket hâlinde olmayı seviyorum, gerçekten dahiliyet yaşayabildiğim ülkelere gitmeyi seviyorum ve iyiliğe derinden inanıyorum. İyiliği paylaşmaya, onu almaya... Benim için yaratıcılık tam da bu ruh cömertliğinden başlıyor.
Kapak Fotoğraf: “Uaxuctum”, Sonica Glasgow, Glasgow Science Centre IMAX