Londra Moda Haftası'nda Öne Çıkanlar

Moda editörlerine göre gelişim ve yenilik açısından zayıf kalan New York Moda Haftası’nın ardından 40. yılını kutlayan Londra Moda Haftası umut vadediyor. İngiliz Moda Konseyi’nin NEWGEN ve Fashion East gibi programlarıyla desteklenen başarılı tasarımcılar etkileyici defilelere imza atmaya devam ediyor. Londra Moda Haftası, Harris Reed’in 2024-25 Sonbahar/Kış defilesiyle açılırken tasarımcı Daniel Lee öncülüğündeki Burberry defilesiyle son buldu. Moda haftası kapsamında Simon Rocha’dan JW Anderson’a defileleriyle öne çıkan moda evlerini inceliyoruz.

Simon Rocha Güzellik Trendlerini Değiştiriyor

İrlandalı moda tasarımcısı Simone Rocha, Londra Moda Haftası’nda tam anlamıyla #coquette estetiğini sundu diyebiliriz. Jean Paul Gaultier’de konuk tasarımcı görevini üstlenmesinin ardından Rocha, hacimli ve şekillendirilmiş siluetlere vurgu yapmaya devam ediyor. Koleksiyondaki peluş oyuncaklar Rocha’nın yeni favorisi olabilir mi diye sorgularken aksesuarlardaki fiyonk detaylar, tül eklentiler, korseler ve babetler Rocha’nın imzası niteliğinde daha kadınsı ve romantik formlarda yeniden karşımıza çıkıyor. Defilede öne çıkan bir diğer detay ise modellerin kaşlarına çizilen gül motifleri oluyor. Gelecek sezonda kaş makyajlarına yönelimin artacağını söyleyebiliriz.

Erdem, David Koma ve Richard Quinn’den Otriş Detaylar

18. yüzyılın sonlarına doğru moda dünyasında popüler olmaya başlayan otriş işlemeler genellikle balo ve kırmızı halı görünümleriyle ilişkilendiriliyor. Hatta Muhteşem Gatsby’den ilham alan bir estetik düşünebilirsiniz. Örneğin Erdem’in defilesinde tüy detaylara sahip paltolar, elbiseler ve alt-üst takımlar öne çıkarken David Koma’nın mini etekler, botlar ve üst giyimdeki tüy detayları kokteyl şıklığına atıfta bulunuyor. Bunlara ek olarak Richard Quinn tüy detayları çiçek desenleriyle eşleştiriyor.

JW Anderson’nın Nostaljik Defilesi

Anderson’un yaşı yüceltmeye dayalı defilesinde #grandmacore ve #eclecticgrandpa estetiklerinden izler görülüyor. Suni kürklü terlikler, pointelle kumaştan iç çamaşırları, transparan gecelikler, büyükbabadan alınmış hissi veren büyük boy tüvit paltolar ve örgü polo gömlekler defilede öne çıkıyor. Pratik rahatlığın ve büyük boy örgü siluetlerin hakim olduğu koleksiyon el işi odaklıydı diyebiliriz.

Conner Ives’den Kuğulara Övgü

Conner Ives’in The Swans adlı koleksiyonu 90’ların sonu ve 2000’lerin başına sadık kaldı. Ryan Murphy’nin yönettiği Truman Capote odaklı Feud: Capote vs. The Swans dizisine bir aşk mektubu niteliğinde olan koleksiyon New York sosyetesine dikkat çekiyor. Defileye hakim olan spagetti askılı üstler, dantelli gömlekler, transparan detaylar ve nakış işlemeler tasarımcının her zaman görmeye alışık olduğumuz imza tişörtlerinin dışına çıkarak şık tasarımlara yöneldiğini vurguluyor.

Molly Goddard Gelecek Sezonda Kızıl Tonların Hakimiyetinin Devam Edeceğinin Sinyallerini Veriyor

Moda haftasının canlı renklere yer veren defilelerinden biri de Molly Goddard oluyor. Tafta kumaşın hakim olduğu koleksiyon işçiliğe şapka çıkarırken bordo, pembe ve kırmızı gibi renklerin etkisini sezon boyunca hissedeceğimizi gösterdi. Koleksiyonda hacimli silüetler dalgalı eteklerle eşleşirken dokular ön planda tutuluyor.

Harris Reed Soyut Fikirleri Tasarımlarında İşliyor

Harris Reed’in, Kraliyet referansları içeren ve Viktoria Dönemi’ne atıfta bulunan koleksiyonunu soyut fikirlerle harmanlanıyor. Genellikle kumaşlarını ölü stoklardan tedarik eden Reed, geçen yıl her görünümünde siyah kadife ve altın lameler kullanmıştı. Bu sezon için hazırladığı defilede alışılmışın dışında her görünümde farklı bir unsur bulunuyor. Dramatik hatların ön planda tutulduğu koleksiyonda yüksek kesimli etek boyları dikkat çekiyor. Bunlara ek olarak koleksiyona hakim olan çiçek detaylar bu sezon Met Gala’nın The Garden of Time temasıyla uyum içinde olduğunu söyleyebiliriz.